27 Kasım 2009 Cuma

benden başka yok

bu bir kitap isminden alıntı.. biraz da devşirme. hem kendimi öveyim hem de bayramınızı kutlayayım dedim.

epey yıl önce gelen bir tebrik kartı bayramlarla ilgili hislerimizi çok güzel anlatıyordu. hislerimiz diyorum çünkü eminim siz de okuyunca aynı şeylerı duyumsayacaksınız; bayramınızın çocukluğunuzun bayramları tadında geçmesini dileriz...



çocukluğumuzda sadece bayramlar değil ki hayat da daha güzeldi. daha samimi ilişkiler, bugünden daha güleryüzlü insanlar... sorunlar da daha mı az idi acaba? fikirlerinizi paylaşırsanız benimle çok sevinirim.

öptüm şekerler yanaklarınızdan ve en büyük beşiktaş.

12 Kasım 2009 Perşembe

uçurtma avcısı ve bin muhteşem güneş




bu iki kitap o kadar hayalgücü canlandırıcı tasvirlerle dolu ki; okuyun derim ben. demagojik, acıklı kitaplardan hoşlanıyorsanız seversiniz...

yeni, yepyeni, tazecik düşünceler


( bu foto kendisini öpmeme müsaade ettiği nadir anlardan )


( bunda da kendisi beni öpüyor, tüm tarih buna tanıklık etsin, domuz momuz vız gelir tırıs gider )

merhaba sayın okuyucularım... epeydir sizi ihmal ettim, neden biliyor musunuz? kendimce bir transformasyondaydım. kimliğimi yeni buluyorum. kendimle barışıyorum hatta kendimi sevmeye bile başladım. ne iyiymişim ben meğer :-)

ağustos ayında bu değişimin ilk adımlarını attım ve sonrası kendiliğinden geldi. herşey değişebilir, düzelebilir. öncelikle istemek lazım. hatta keremo'nun dediği gibi " hatalar küçük şeylerdir, düzeltilebilir. önce onların hata olduğunu kabul etmek lazım "...

bu küçük böcek geçenlerde teyzesi ile şu muhteviyatta bir konuşması da yapmış
T : keremo sence ben ne iş yapmalıyım?
K : bu senin hayatın. sen kendin karar vermelisin. ama bence kitapçı aç, hem bedavaya kitap da okuruz...

ve en son geçtiğimiz pazar teyzesinin ales sınavı için hazırlık kitapları aldığını görünce öyle bir müstehzi gülümsemeyle baktı ki teyzesi " ne oldu keremo? " diye sormak zorunda kaldı. keremo olanca bilgeliğiyle döktü içindekileri " bunca yıl okula gittin, sonra yıllarca işe gittin. şimdi yine okula gitmeye çalışıyorsun " tabi teyzesi sinirlendi bu yoruma ve " herhalde ilkokula gitmeyeceğim " dedi. keremo dayanamadı ve " bence hatta anaokulundan başla " cevabını yapıştırdı :-)))))



gelelim bana; bende bu kertede heLecanlı hikayeler yok, üzüntü ve muz kabuğu, umutlar, kırıklıklar, hayalperestlikler ( her zamanki gibi ), sahte başarılar, gerçek zaferler, kendimden kaynaklanmayan düşüşlerle dolu aylar geçirdim. planlar yaptım, hesaplar çarşıya uymadı. tüm bunlardan sonra geldiğim nokta ise hayatın debisini biz etkileyemeyiz. bize düşen ve yakışan ona uyum sağlamaktır. ahengi bozmamaktır. doğaya karşı çıkmayıp rolümüzü tam oynamak ve iyi olanı ummak, beklemektir. söylemesi kolay biliyorum. insan her dara düştüğünde mücadele ederek kurtulmak, savaşmak istiyor. ben de böyleyim. ancak böylesi savaşlarla yaşam enerjimizi yoketmeyi de doğru bulmuyorum. bir süre öncesine kadar tüm gücümle çalıştığım şirketten resmen hazin bir finalle ayrıldım daha doğrusu ayrıştırılttım :-)))
( dilimizde böyle bir yüklem var mi acaba???? ) ama bizim kötü sandığımız iyi olur ya; aynen öyle oldu ve özgürlüğme kavuştum hem de iş alanımı değiştirmeden aksine müşteri desteğiyle arttırarak.. bugün de kardeşimin tayin kurasında ümraniye'ye atandığı harika haberini aldım. seza'nın dediği gibi makus talihim değişiyor galiba..

kurtulmak istediğim pek çok şey hala ayağıma yapışık vaziyette ancak artık biliyorum ki bunları bana yapıştıran japon yapıştırıcısı değil, sakız. çok kolay çıkmaz ama sabitlemez de. eminim ne demek istediğimi anlatabiliyorumdur. biraz sonra, bence yeni mevsim gelir gelmez, herşey daha da güzel olacak. belki yaşayacağım kıta değişecek, belki hafifleyeceğim, belki iş yüküm artacak ama muhakkak iyi şeyler olacak. yıllarca çıktım bu yokuşları, şimdi yokuş aşağı özgürce koşma vakti. şimdi ağız dolusu büyük bir laf edeceğim; bence biz yaşamdan vazgeçmedikçe o bizden vazgeçmez. n'olur siz de iyi şeyler ummayı, istemeyi, hakettiğinizi düşünmeyi unutmayın. şimdiye kadar etmediyseniz bugünü miladınız ilan edip bundan sonrası için yapın. kendiniz için yapın. daha güzel bir evren için payınıza düşeni gerçekleştirin. tek tedarik etmeniz gereken istek ve cesaret. bu da eminim hepimizde fazlasıyla mevcut. akıl teri gibi birşey yani. bu yazıyı zehrişko okusa eminim bana sinir olurdu " yine mi aynı lakırdı " diye. eee ne yapayım ben atasözlerini çok severim ve mümkün mertebe kullanırım. bu da bir atasözü ve öylesine derin bir anlamı var ki kullanmadan geçmek olmaz. derinliği hatta " çinuçen tanrıkorur " dehasından bile daha diplerde. zaten çinuçen zamanla her tanımlama için kullanıldığından eskidi. ama akıl teri öyle mi ya? tamamen naturel, akıcı ve uhrevi bir anlam ihtiva ediyor, anlayana tabi. keşke biz de bu nitelikte, antolojilere girmeye değer vecizeler bulabilsek ama nerdeee bizde o akıl teri.

daha çok yazacaktım, uykum geldi. lütfen fotolarla idare edin. içsel yolculuğumun dünyevi akislerini paylaşmaya devam edeceğim anacığım :-)))) oya başar'a sevgiyle..

aşağıdaki foto çok sevdiğimiz kardeşimizin nişanından, nişanlanan kardeşimiz, bu hadise de uzun süredir ilk sosyalleşmemiz olunca sözkonusu foto da yayınlanmayı hak etti. sağ baştan; ben, akcan, aydan ve keremo'nun teyzesi