29 Mart 2008 Cumartesi

aaah bu hayat çekilmeeez




sen olsan da olmasan da caaanıııım ahhh bu çile çekilmeeez. konu girişimden buhranlı bir yazı olacağını düşündünüz değil mi? yanıldınız. yarım, daha doğrusu 3/4 gün çalıştığım bir cumartesi günü karamsarlık olmaz :-)

az evvel bir yakınıma almak istediği dolabın neredeyse dörtte bir fiyatına indirime girdiğini söyledim. başka birine halini hatırını sordum, geldim iki ayrı gönderi hazırladım. birazdan da bir danimarka müşterisi gelecek ve akabinde 36 saatlik özgürlüğüm başlayacak. ayrıca söylenen o ki; haftasonu yağmur bekleniyormuş. ohh değmeyin keyfime.

birkaç gündür keremo ile hiç anlaşamıyoruz, boğaz boğaza kavga edesimiz var, o beni sinirlendirmek için neler yapması gerektiğini çok iyi biliyor, ben de onu kızdırabiliyorum, böylece günler hır-gür içinde geçip gidiyor. birkaç sene öncesine kadar o kadar iyi geçinirdik ki, iki muhteşem dost gibi, canımıniçi ile geçireceğim dakikaları iple çekerdim, şimdi hep kavga ediyoruz. tonla üzülsem de düzeltemiyorum bu durumu, çocuk hırçın, ben hırçın. sonunda yemeklere filan sakinleştirici katçam, görcez günümüzü. yarın mümkün olsa da yine keremo'yla beraber ormana, farklı habitatlara kaçabilsek.

aklıma gelmişken şu sms ile gelen reklamlara, yerlere tükürenlere, hazımsız insanlara, her işimize burnunu sokanlara, bizi küçük görenlere, ülkemizdeki kaotik ortama sebep olanlara, döviz kurlarını bastırıp bastırıp aniden patlatanlara, hırsızlık yapanlara ( küçük / büyük ), bir de M.M.B.'ye, A.H.U.'ya, A.A.'ya, G.A.Ç.'ye, M.A.'ya, H.A.'ya, G.A.'ya, M.Ş.'ye, F.İ.'ye, M.Ş.T.'ye, C.Ç.'ye, N.A.'ya. N.(K)?'ye, ve yine M.A. kod adlı başka bir şahısa, ve dahi pek çok kişiye sinir oluyorum.

sinir olmadıklarım ise şöyle sıralanabilir; keremo, yüksel, başak, hadi annem ve babamı da sayayım, mehmet, vuslat, zehra, başka bir mehmet daha, nesrin, banu, akcan, aysu, ayşegül, hasan amca, hüseyin, deniz, cengiz, ardıç, hasan bey, nurten, atiş, leyla abla, duygu, öznur abla, nevin, elif, ezme, firuz, celica, joan, arzucum, banu, inci, nihayet, akcan, meral abla, nuran abla, ilkay, gökçen, şehnaz abla,necdet amca, nevzat amca, azlı, sezacım, aslında mutlaka daha vardır da şu an aklıma gelenler bunlar sinir olmadıklarım baabında. insan öyle birden saymaya başlayınca afallıyor, neyse bir itiraf daha edeyim bunlar sadece sinir olmadıklarım değil aynı zamanda sevdiklerim. sizinle paylaşayım dedim sevgi pıtırcıklarım sizi :-P hade dağılın, bunca sevgi tomurcuğunu birarada görmek feci halde bunalttı beni. uzun bir süre görünmeyin gözüme, daaaaaalın çigan marşıyla...

28 Mart 2008 Cuma

trallallaaaaa


yazacak mecalim yok, yazmak istediğim bir konu da yok zaten. size mi küstüm, kendime mi bilemiyorum. belki bahar çarpmıştır, üzerinize afiyet bezginliğim de var. bugün minik kuşu doktora götürdüm öksürüğü sebebiyle. yirmi dakika beklediğimiz doktor muayenesini beş dakika içinde bitirdi. eminim hipokrat yeminini etmesi bile daha uzun sürüyordur. oooof of. yok mu bu memlekette market kasiyeri hızıyla değil de bir ebru ustası sabrıyla çocuğumla ilgienecek bir doktor????????????

ben derim ki mümkünse hastane doktorlarına gitmeyin, mümkünse kendi bünyesinde labı olan doktora da gitmeyin. nereden daha fazla para kazanacağı telaşına düştükleri için bin tane gereksiz test istiyorlar sizden. hatta mümkünse doktora gitmeyin.

sonuç itibarıyle keremo'nun yüzme dersleri bu haftasonu da yattı. umarım haftaya gidebiliriz. bizim eve bir siyah kuş geldi, pek güzel. kuvvetli filan. şekli şemali de çok şık. beğendik yani, aldık besliyoruz. Allah utandırmasın da diyeyim nazar filan karşıtı olaraktan.

bu yazı okumalık, lezzet almalık bir yazı değildi. sadece küçük notlar şeklinde ve Y.Ü. adındaki kıl doktora kınama cezası baabında. bu yazıyı okumamanıza hiçbir itirazım olmaz cancaaazlarım.

öperim sizi nezle nezle... ve hayat merdiveni isimli paslanmış, yorgun fotoğraf çalışmamı mahçup mahçup sunarım. buyrun, çıkın.

3 Mart 2008 Pazartesi

ad infinitum uniti

serpentum adhis memorantum ( ayyyy itiraf ediyorum başlıkta sadece bir anlam var; sonsuza kadar beraber. giriş cümlesi ise külliyen meaningless )... anlatmak istediğim çok şey var; bu yazıya da 3 mart 2008 pazartesi günü başlıyorum, ne zaman biter meçhul. neyse durun bakalım bir başlayalım;

2007'de muhtemelen paylaştığımız gibi varyant varyant sorunlarla karşılaşan ben ( gerçi makus talih yakamı 2005'ten beri bırakmıyor ya ) 2008'e dair pek çok ümit beslemekteyim. mamafih 2008'de yüzünü göstermeye başladı ve anladım ki ondan da pek hayır yok. gerçi ehven-i şer olmasını dilerim kendilerinin ama şüpheliyim. gelelim beni bu kertede döküleceğim bir yazı yazmaya iten nedenlere; insanlardaki korozyon, mutasyon, ne bileyim nasıl desem insani meziyetlerden alabildiğine uzaklaşma, standart özelliklerin birer birer erdem haline dönüşmesi gibi konulardan bahsetmek durumundayım.

rölatif olarak relative olan insanlarım ( akraba kelimesi bana hem fonetik hem de anlam olarak akbabaları hatırlattığından " akraba demek istemiyorum. relative diyelim ) hepsi homo sapiens sınıfından uzak insanlar, dayı, amca, hala, teyze... hepsi süper. hangisi önce gözlerimi oyabilecek diye yarışıyorlar kendi aralarında. bende birincilik madalyasını hepsine veriyorum. hayır anlamıyorum ki insanın bir tane mi düzgün akrabası olmaz. hayır efendim olmuyor. bizimle çalışan mısto lakaplı düzenbaz bir arkadaşımız ssk'dan hasta olduğuna dair rapor alıp başka bir firmada çalışmaya başlıyor. bunu ne ssk'ya ne de çalışma müfettişlerine anlatma ve nasıl kandırıldıklarına ikna etme şansımız yok. ne tuhaf değil mi? ayrıca bu yılın getirdiği bir fevrilik midir bilemiyorum insanlarda bir afra bir tafra... birşey değil aslında da bana hafiften hırr denince ben direkt saldırıya geçiyorum tabi kötü oluyor. haftalardır sürekli kavga modundayım. aslında içten içe tükendim, itiraf ediyorum. amma velakin ortam düzelmediğinden başka moda da geçemiyorum. azıcık alttan alsam, sakin olsam dünya hemen zıvanadan çıkıyor; diyorum kendi kendime " hop hop hooop değil tonton, dünyanın sana ihtiyacı var " ve anında hırrrrr hale getiriyorum kendimi.

bugün aslında 19 mart 2010. bu yazıyı bir yerlerde unutmuşum. oldukça paranoid bir haldeyken yazmışım belli. şimdi daha kendim odaklı bir ruh halindeyim, açıkçası artık burda bahsedilenler çok da umurumda değil. herkesi yolunu bulmaya çalışan zavallı karıncalar gibi görüyorum. bir ben normalim, aslında ben de normal değilim... çünkü ben atlas'ım ve dünya benim sırtımda. düş sırtımdan demek istiyorum ve selamlar yolluyorum..