28 Ocak 2024 Pazar

Dünya Handır Han İçinde


MİSAFİRHANE

İnsan kısmı bir misafirhane,

Her sabah yeni birisi gelir

Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik,

Aniden farkına varmak bir şeyin, (!)

Hepsi beklenmedik misafir.

diye Mevlana'ya atfedilen bir şiir vardır, gerçekten ona mı ait bilmiyorum; bana ünlem işareti koyduğum satır lazımdı, eklektik düşünceye saygımdan şiiri buraya misafir ettim. Ünlemli cümleye gelince, belki daha önce anlatmışımdır, hayatım sanki upuzuuuuun bir plajda otururken uzaktan bana doğru yürüyen insanların bir kısmının yanımda benimle oturması, bir kısmının hiç oturmadan geçip gitmesi bir kısmının da biraz oturup yollarına devam etmesi gibi gelir. oturanlara elbette sevgi duyuyorum lakin aralarında kalkıp gitmesini istediklerim oluyor; kalkıp gidenler arasında kalmasını istediklerim olduğu gibi. temmuz 18'de babam gitti, 2023 bize unutamayacağımız anlar yaşattı, unutamayacağımız derken bunu unutturacak acı olmamasını diliyorum. çok güzel mücadele etti, güçlü, dirayetli canım babam. hayatı boyu örnek insan oldu, son zamanlarında dahi... umarım şimdi olduğu yerde çok rahattır, acıları son bulmuştur ve mutludur. hayat onsuz daha sıkıcı, riskli, tekinsiz, güvensiz, buna bir de kafa karışıklığım eklenince epey kararsızlıklar yaşıyorum. ne kadar çok şey paylaşıyor muşuz, her an her şeyi babama soruyormuşum, şimdi kaldım mı bir başıma... sonra "demek ki hazır olduğumu düşündü de gitti" diye kendimi teselli ediyorum.

alternatif maliyet yapmak lazım, taner hoca'nın söylediği gibi "a şirketinde işe başlarsan, b şirketinde çalışamazsın, ayşe ile evlenirsen fatma ile de evlenemezsin". arada sil baştan başlamak istiyor insan, hatalardan öğrendiğini düşünüyor, sonra buna gücüm var mı diye endişe kaplıyor her yanını, alıştığım ev, mahalle, şehir ülke, bildiğim yüzler. sonra "bunları da bilmediğim, henüz alışkanlık haline gelmedikleri zaman vardı" deyip karşıt fikre hak veriyor. kafamı kaldırınca gözgöze geldiğim konfor alanı çizelgesinin verdiği huzursuzluğa "ne konforu yahu, sürekli bir mücadele içindeyim, savaş durumundayım" diye karşı çıkan bir iç dünyam var. konfor alanının buna cevabıysa "dönme dolaplardaki atlar da koşuyorlar, ama vardıkları bir yer yok, sorsan onlar da savaşta ama" diye küstahça karşı çıkıyor. görüldüğü üzere ombudsmanlarım gitse de, içimdeki hoca benimle kaldı, ben sessizleşince onun sesi daha gür çıkmaya başladı.

bugün yağmur ve müzik eşliğinde kısa bir yolculuk yaptım, kısa ama faydalı, düşünme şansım oldu, "on kişiye sorsan evinin yolunu bulamazsın" denir ya, hakikaten doğru, her kafadan bir ses çıkıyor, herkes seni senden daha iyi biliyor. "sana fikrini sordum mu" diyemiyor insan, bazen saygıdan bazen de tam tersi. buradan gelmek istediğim nokta şu; şimdiye kadar konfor alanı içinde konforsuz bir yaşam biçimim oldu, şimdi konfor alanı dışına çıkmak lazım, belki iki konforsuzluk çarpışınca ortaya şahane bir şey çıkacak "hep dünyam alt üst olmasın diyorsun ya ne biliyorsun altının üstten daha güzel olmadığını" derler ya, belki de öyle bir şeydir. hatta "işte öyle bir şey".

bu bloğu yazma sebebim yıllar sonra bunları okur mu, okursa ne düşünür, anlar mı, aralardaki yazılmamış kısımları fark eder mi? ekranı zaman zaman bir sıvı kütlesinin ardından görmeye çalıştığımı hisseder mi? insan anlaşılmak istiyor, etrafında bir kişi dahi varsa o seni anlasın istiyorsun. oysa bu gerçekten gerekli mi; sanmam. yine de bunca saçmalığa katlanma gücünü senden aldığımı bilmeni isterim. her gün yeni bir hayatın başladığını senden öğrendim, dün olmadıysa bugün daha iyi olabilir fikri senden geldi bana, sen yarınsın, gelecekle bağım. 

babacığım, seni çok seviyorum, iyi ki benim babam sensin, her gün aklımda, kalbimde, yanımdasın. bizi merak etme, elimde geleni yapıyorum, zaman zaman tökezliyorum ama ayrılık da sevdaya dahil, tezatlar birbirini tamamlar, dolayısıyla düşmek de gerekiyor, değil mi? bugün bir karar verdim, konfor alanı ve kısır döngüden uzaklaşacağım, her şey toparlanacak ama bugün ama yarın, merak etme. bitmesi gereken şeyler kendiliğinden bitmezse, her sonbahar bahçede senin yaptığın gibi, köklerini topraktan kendim çekeceğim. plana sadık kalacağım, sana söz.

tamam o zaman, rota çizip yelkenleri açmak zamanı.

- si vis pacem para bellum - barış istiyorsan savaşa hazırlan

- solvitur ambulando - sorun yürüyerek çözülür

- beneficum accipare libertatem est vendere - You Accept a Favor in return for Your Freedom


şuraya da iuliana dragomir'den bir eser bırakıyorum; the hope...



kayıt düşmek bakımından aslan başaklı bir foto da ekleyeyim; öpülmekten hafif bunalmış bir aslan...

La Vita é bella

Sevgiler