4 Haziran 2011 Cumartesi

havalar

ısındı, ben yine enerjimi yitirmeye başladım. yaz enerji ve neşe dolu mevsim diye nitelendirilirken ben neden kanım çekilmiş, salt ruhumla başbaşa kalmış gibi oluyorum?

bu aralar tek keyif aldığım şey şu felsefe dersleri sanki. hayatımda başka bir şey kalmadı. işsiz kalmak insanı bu kadar mi bezdirir? hayatımın tamamında yapacak gidecek işlerim vardı. şimdi depresyonda oluşum bundandır. bir mucize olsa; silkinip kendime gelsem. önce bedenime sonra ruhuma haksızlık etmekten vazgeçsem...

keremo ile dahi bu aralar iyi geçinemiyoruz. sürekli bir hayhuy durumları. üstüne de sıcaklar :-))))) bahane sınırsız.

kendime bir yol haritası çizsem;

1-) iyi bir iş, kendini iş gibi hissettirmeyecek bir iş...

2-) daha uygun bir ev

3-) keremo'cuğum için daha uygun bir okul

4-) akabinde orta uzunlukta bir tatil...

5-) beklediklerimin gelmesi veeee

6-) bizim de hedeflediğimiz yere ulaşmamız ( destinasyon vermiyorum; belki bir gün okuyucum olur umuduyla :-) )


giderek hedefleri küçülüyor insanın. eski bir hikaye vardır; bir kasabaya büyücü gelir. yerleşik herkesin sırayla çadırına gelip birer dilek dilemesini ister ve ısrarla belirtirki; herkesin sadece bir dileği gerçekleştirilecektir. kasabanın zenginlerinden birinin evinde çalışan maria da büyücüye gidecektir. hızlı hızlı ev işlerinı tamamlarken bir yandan da dileğini oluşturmaya çalışır..

evrenin en zengini olmayı ister önce, hemen akabinde evrenin en zengini olmak anlamsız görünür. dünyanın en zengini olmak hatta ülkenin en zengini olmak bile ona yetecektir. işler bir yandan tamamlanır. en son fırına tavuk koyar ve evden çıkar. önünde epey uzun bir yürüme yolu vardır, bir yandan da beyninden yeni fikirler geçmektedir; acaba bu şehrin en zengini olsa yeterli midir?

sıraya girer ve bir kaç arkadaşıyle karşılaşır, onlara da kayallerini anlatır, o ilçenin en zengini olunca neler yapmayi planladığını.. derken sıranın maria'ya gelmesine az kala zavallı maria'nin aklına sadece " bu kasabanın en zengini olsam yeter " diye bir düşünce gelir.

evet, tahmin edeceğiniz gibi sıra maria'ya sıra geldiğinde büyücünün karşısında titreyerek evde fırında bıraktığı yemeğin yanmamasını diler sadece!

hmm hani size destinasyon vermiyordum ya vazgeçtim; kanada veya isviçre'ye yerleşmek istiyorum. hatta keremo ile kendim için berlin'in tam ortasında bir ev istiyorum.

hedeflerimi küçltmeyeceğim. şu an elimde çok fazla fırsat olmayabilir ama bu hiç olmayacak demek de değil...

hepinizi öptüm, iç dinamiklerimi çalıştırdım ve bastım gazaaaaa :-)