4 Aralık 2020 Cuma

aklıma gelmişken

bir dönüşüm yolculuğuna başladım ben. önceki yazıda bahsettim bir lokma, affetme meditasyonu. geçmişte yaptıklarım benü bu noktaya getirdiyse, ileride istediğim noktaya varmak için temelleri şimdi atmalıyım. öyle de yaptım. malum herkesin hayatında bir şeyler yanlış veya istemediği şekilde gidiyor. ne olur siz de bugün başka bir şeyler yapmaya başlayın.

- güne müzikle uyanıın, tercihan klasikle, faulkner ballade gibi. inanın fark ediyor.

- aynada gözlerinizin içine bakın, güç orda. insanın kendinde. iki cümle söyleyiverin kendinize, içinizdeki çocuğa, sadece o ve siz varsınız, hep bir aradaydınız, her anınıza şahitsiniz birbirinizin, çekinmeyin, söyleyin içinizden geçenleri... ve lütfen içinizden güzel şeyler geçirin, kelimelerin gücü.

- başlayın, her gün hayat yeniden başlıyor, uyandığınıza göre bu gerçek sizin için de geçerli, sabah yataktan kalkınca yeni hayatınıza başlayın. hadi, birlikte yaparız, birliğin gücüne güvenin. bugün ders çalışacağım, on parmak klavye dersi alacağım ve piyano çalışmamı tamamlayacağım. siz de kendi hedeflediklerinizi belirleyin ve yürümeye başlayın.

- kendi adıma ilk adımı attım, olur olmaz o kısmını bilemem lakin şu caponya'ya taşınma ve yukarıdaki bahçeyi oluşturma hedefim baki. keremo kendi yolunda yürüyecek, ona benimle her yere gelme şartını koşamam. efom gelmez benimle, ebeveynlerimi bir şekilde alırım yanıma, cesurum ben, pek korkum yoktur. çabalamayı da severim, çaba hayatın yasasıdır.

düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım

bugün yeni bir şeyler söylemek lazım

nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım...

az önce barış manço'dan bir şarkı dinledim "ben nasıl unuturum seni can bedenden çıkmayınca..", arada bir yerde de "bütün hüzünlü şarkılar hatırlatır seni bana" dedi. ben de "ah bu şarkıların gözü kör olsun" diyorum, hadi bakalım. 4 aralık sabahı, hem de güneşli bir günde sonbahar hüznü yaşatan şarkılar yasaklansın.

geçen biri "olan ölene oluyor, kalanlar için hayat devam ediyor" dedi. genelleme yapılamaz bir durum bu. kendimdem biliyorum. kayıplar ve kayıp ihtimalleri...

gerçi acının anlamı yasaya karşı geldiğimizi hissettirmektir. diş ağrısı dişi kurtarmaya, ruhsal sıkıntı buhranı gidermeye iter insanı. müdahale imkanı verir. mutsuz olduğumuz noktalar hayatta bize o noktalarda sorun olduğunu anlatır. özgür irade olmasaydı acının da anlamı olmazdı. acının sebebi bir şeye dikkat çekmektir. felsefe eğitimi neyin aşağıda neyin yukarıda olduğunu gösterir. bir şeyi olmadığı yerde aramak onu aramak değildir; mutluluğu şöhrette aramak gibi. bunu özümsersek kendimizi üst bilinçle hareket eder duruma getirebiliriz. hayat çok majik, büyük, işler gerçek.

ellerde güç, kalplerde ateş (çoşku), ruhlarda ışık olmalıdır.

efocum gideli 1 yılı geçti, onu ne kadar özlediğimi, hep aklımda olduğunu biliyor mudur acaba? işte olan ölene olmuyor. o gidince yaşayanın da bir parçası ölüyor.


hüzün ki en çok yakışandır aşıklara.

yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık

ne de olsa biz mahzun bir peygamberin ümmeti değil miyiz?

hüzün taze tutar aşk yarasını.

yaramdan da hoşum, yarimden de.

şems-i tebrizi


aşk, bilgelik aşkı, içimizi coşkusuyla dolduran derin sevgi, bağlanmayı, hayatını aşık olunana göre düzenleme isteğini doğuran dürtü. çocuğuna duyduğun aşk. vazifene yaklaşımın. sevdiklerini her gün kucaklamak isteyişin hep aşktan.

pandemi ortaya çıktığından beri (mart 2020) kimseye sarılamıyor insan. elbette keremo'ya burada olduğu süre zarfında yüzlerce kez sarıldım, fırsat buldum mu kaçırmam. lakin diğer sevdiklerim ne olacak? yanımda oldukları halde sarılamadıklarım ve yanımda olmayanlar. yine efo'ya geliyor cümleler; "sıkıca sarılmak lazım sevdiklerimize, kaburgalarını hissedecek kadar sıkıca sarılmak..." demişti.

anlatamıyorum (moro romantico)

ağlasam sesimi duyar mısınız

mısralarımda

dokunabilir misiniz 

gözyaşlarıma ellerinizle?

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel

kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

bu derde düşmeden önce 

bir yer var, biliyorum;

her şeyi söylemek mümkün

epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

anlatamıyorum.

OVK


size de olur mu, bazen tam bir şey yazacakken bir şair veya yazarın onu zaten yazmış olduğunu fark eder insan. o şiir yazılmış, o şarkı söylenmiştir, o müzik bestelenmiş, o resim yapılmış... bizim için. bizimle aynı duyguları yaşamış olanlar tarafından hazırlanmışlar, hepimiz aynıyız demek için.

bugün olanca hüznüme rağmen sevgi doluyum (nadiren böyle olurum firsatı kaçırmayıp söyleyeyim), herkesi seviyorum. her nerede şifa peşinde olan varsa bulsun aradığını. sevilmeyenler sevilsin, çocuklar güvende ve mutlu olsunlar, sağlıkları hep yerinde olsun (içimizdeki çocukların da). dün bir affetme meditasyonu yaptım, inanamayacağınız kadar etkiliydi, her saniyesinde değişimi hissediyor insan. linki şuraya bırakıyorum, istifade etmeniz temennisiyle.

https://www.youtube.com/watch?v=GQL7Vgtm6Hk

efocum, kelimelere dökemiyorum ama sakın unutma dediklerimi unutma, e mi?

sevgiyle kalın, iyileştirici ve dönüştürücü sevgiyle


keremo'nun annesi



24 Eylül 2020 Perşembe

yine sonbahar

aslında daha önce yazmış olmalıydım, şu anki karışık ruh halimle neyi hangi sırayla anlatacağım acep...

önce necdet amca'yı kaybettik. 20 temmuz akşamı aniden gitti. dünyadan bir beyefendi, bir bilge, harika gazeteci, yeri dolmaz bir amca geçti gitti. yaz tatili, Keremo'nun gelen giden arkadaşları, maskaralıkları, yaptıkları, yapmaması gerekenler, öyle böyle koca yazı bitirdik.

26 ağustos'ta okuluna döndü.

israil'de yeniden karantina başlayacağı haberi, yıllardır ertelediğim deviasyon ameliyatı tarihiyle denk düştü derken babamın acil ameliyat durumu ortaya çıktı. tüm şifa bekleyenlere mucizevi şekilde yardım gelmesini diliyorum, canım babam sana da...

17 Mayıs 2020 Pazar

17 mayıs 2020

karantinada on hafta bitirdim... efocum seni o kadar özledim ki, aklıma gelmediğin, söylediğin bir cümleyi hatırlamadığım, benim için ne kadar önemli olduğunu derinden hissetmediğim tek bir gün geçmedi...

24 ekim'de ayrıldın bu dünyadan, hala inanamıyorum. kızdım, seni suçladım, depresyona girdim, kabullendim. şimdi yine başa döndüm. senden sonra ne hale geleceğimi düşünmedin ya da önemsemedin, bilmiyorum. gözümde her an damlamaya hazır yaşlar var.

umarım seni ne çok sevdiğimi ve ne boyutta özlediğimi biliyorsundur. sana unutma sakın dediğim şeyleri tekrarlıyorum efocum... ışıklar içinde uyu, canım benim...

11 Nisan 2020 Cumartesi

mart - nisan iki bin yirmi

merhaba dostlar,

içinde bulunduğumuz pandemi, toplumsal ve kişisel hallerimizden biraz bahsetmek istiyorum... zira distopik bir yaşantının ortasındayız.

aralık iki bin on dokuzda tüm dünya çin'li bir doktor sayesinde korona virüs diye durdurulamaz bir virüsün wuhan kentinde yayılmaya başladığını öğrendi. may he r.i.p. ocak ayı itibarıyle dünyaya yayılmaya başladı, başta italya olmak üzere tüm avrupa'yı etkisi altına aldı. şubat ayı itibarıyle uçuş iptalleri ile karşılaştık. mart ayında pek çok ülke sınırlarını kapatmaya başladı. çeşitli engellerle karşılaşsak da Keremo 15 mart'ta eve geldi. bir arkadaşının ailesi "uçuşun ile ilgili sorun yaşarsan gel bizde kal, ne kadar sürerse sürsün" diyerek endişemizi bir nebze olsun giderdiler, içtenlikle teşekkür ediyorum bir kez daha. bido bize gelecekti, italya'da uygulanan sıkı tedbirler sebebiyle ülkesine dönememe riski olduğundan, neyse ki o da ailesine kavuştu. Keremo, quentin ve ailesiyle dominik'e tatile gitmek istedi, rasyonel olmadığı açıklamasıyla onay vermedim, o da uzatmadı. hoş, sonunda o seyahat iptal oldu gerçi, yine de itiraf etmek gerekirse, çok ısrar etseydi daha fazla ayak diretemeyebilirdim.

5 mart'ta eğlenceli olmayan bir konuşmayı takiben, zaten olmaması gereken şekilde işler yoluna girdi. bazen bir şeyden kurtulunca insan daha rahat, mutlu olacağını düşünüyor. ancak öyle olmayabiliyor her zaman. 12'sinde son bir konsültasyon ile işlerin neden bu hale geldiğini de anlamış olduk. o esnadan da çocuğumun 17 mart tarihine biletini aldım. sonra okuldan ayın 13'ünde gelen "kantondan acilen okulların kapatılması yönünde talimat geldi" mailiyle bileti öne çekmeye çalıştık. maalesef sevgili türk hava yolları buna izin vermedi. kardeşim sabiha gökçen'e gidip kavga dövüş ortasında bir bilet buldu, yeniden ödeme yapıp bilet aldı sağolsun. ancak bu kez de bilet okeylenmedi, çilman, dayım, yüksel ve ben uğraştık, pazar günü geldi çattı. ofis ve eve malzeme alıp babamı da ziyaret edip, Keremo'yu gece saat yarımda (artık pazartesi günü olmuştu) alıp karantinasini geçirmek üzere eve geldik.

bu arada 9 mart itibariyle evde kalma rekorumu sadece 12 ve 15 mart'ta dışarı çıkarak bozdum. bu yazıyı yazarken tarıh 12 nisan pazar ve toplam 5 haftadır evdeyim. inanılmaz.

çeşitli belgeseller kanalıyla pandemi, yayılma şekli, devletlerin karşı tedbirleri vs hepsini görüyoruz. 12 nisan akşamı saat 22.00'de ülkemiz aniden haftasonunu kapsayacak şekilde sokağa çıkma yasağı geldi. bunu duyan halk eksiklerini tedarik etmek üzere dışarı çıktı, doktorların tabiriyle "koronasını alan evine döndü".

cuma akşamı dışarı çıkanların kendilerini iki hafta karantinaya almaları tavsiye olundu, lakin işe gitmek zorunda olan insanlar nasıl evde karantinada kalacaklar? kendi adıma çalıştığım şirkete minnettarım ki bu kadar süre evden çalışmama onay verdiler.

efocum bu aralar o kadar çok aklıma geliyor ki, onunla dünyanın mevcut durumunu değerlendirmek ne şahane olurdu. yokluğunun bu kadar büyük bir boşluk bırakacağını tahmin etmemiştim, immortal olduğunu varsayıp, o şekilde davranmışım, ruhsal olarak yokluğuna kendimi hiç hazırlamamışım.

5 ve 12 mart'ta yaşadığım eğlencesiz olayı her zaman, her sıkıntılı durumuma destek olan süpermenim sayesinde kolay atlattım. nasıl başarıyor bilmiyorum, Keremo'nun bileti için yaptığı teklif, düne kadar her gün attığı eğlenceli haber, karikatür, bulmacalarla sıkılmama, bunalmama olanak vermedi. çok yaşa sipirmın.

felsefe bölümünün vizeleri 17-18 nisan tarihinde yapılacaktı, revize bilgi yok. pek çok şey muğlak, ani değişikliklere uyumlu bir hale kendimizi getirmek zorundayız. sapla samanın ayrılma zamanı geldi.






veni vidi vici diyerek ayrılıyorum huzurlarınızdan...

sağlıkla kalın pliiiizzz





















4 Nisan 2020 Cumartesi

the golden stairs

The Golden Stairs

The following set of instructions were given by Madame Blavatsky,  a Principal Co-Founder of the Theosophical Society, to some of her earnest students in London in 1888:
'A clean life,
an open mind,
a pure heart,
an eager intellect,
an unveiled spiritual perception,
a brotherliness for one's co-disciple,
a readiness to give and receive advice and instruction,
a loyal sense of duty to the Teacher,
a willing obedience to the behests of TRUTH,
once we have placed our confidence in,
and believe that Teacher to be in possession of it;
a courageous endurance of personal injustice,
a brave declaration of principles,
a valiant defence of those who are unjustly attacked,
and a constant eye to the ideal of human progression and perfection which the Secret Science (Gupta-Vidya) depicts
- these are the Golden Stairs up the steps of which the learner may climb to the Temple of Divine Wisdom.'
  H. P. Blavatsky Collected Writings, vol. XII

26 Mart 2020 Perşembe

güzel günler bizi bekler

merhaba dostlar,

koronalı günler devam... evde hapisiz, buna üzülürken, dün bir ambulans hemşiresi "keşke ben de evde hapis olsam, ne kadar güzel olurdu" dedi...
keremo çok sıkıldı evde olmaktan, odamda esirim, bu ne yaaa deyip duruyor. dünya virüse teslim, ne olur biraz daha dayan denmiyor, neticede 16 yaşında çocuk...

efo'nun gidişine artık daha az üzülüyorum, şimdi olsaydı ne kadar endişeleneceğimi tahayyül bile edemiyorum.

evde günler kolay geçmiyor, düşünüyor insan, kapıların önündeyim sanki ama açamıyorum. söylenecek çok şey var, kelimeler yetersiz. alman mı olsaydık, kelime haznemiz daha mı geniş olurdu acep...

sevgiler

14 Mart 2020 Cumartesi

COVID-19

merhaba koronalılar,

dünyayı çılgınca etkisi altına alan virüslü günler yaşıyoruz... keremo'nun son bir haftadaki plan değişikliklerini tarihe not düşülmesi açısından burada paylaşıyorum:

10 mart salı günü önce tutturdu "anne 20-21 mart'ı cenevre'de geçirip, arkadaşımın doğum gününü kutlayıp 23 mart'ta geleyim mi?" sonra "anne quentinler'le dominik'e gidip 26'sında geleyim mi" ardından "anne ben en iyisi 18 mart çarşamba geleyim, yok yok sali geleyim dedi. 12 mart perşembe "anne salı'ya bilet al" dedi. aldık. 13 mart cuma günü kantondan gelen acil haberle tüm okullar kapatılıp boşaltılacağından 15 mart pazar gününe bilet aldık. amma velakin bu kez de ne koltuk kesinleştirebildik, ne de check-in yapabiliyoruz. üstüne bir de bilet geçersiz dedi, sonra uçuşta aksaklık var dediler. herkese kolaylıklar olsun, bize de...

bir twitter kullanıcısının dediği gibi, koronayı atlatırsak, çekirge sürüsü ülkemizi istila etmezse, mart sonu gelecek göktaşı ülkemize de çarpmazsa 2021'e girmeye hak kazanacağız :-)

22 Şubat 2020 Cumartesi

insan ne ile yaşar?

selam, insan ne ile yaşar? tolstoy kitapta cevabı da veriyor, sevgi ile. ne çok şeye kadir sevgi, sonsuz fedakarlıkta bulunmaya, yorulmadan çalışmaya, sıkılmadan her duruma katlanmaya, özlemeye, beklemeye.

girişte bahsettiğim konu sevimli, optimist bir yazı geleceği fikrini vermesin. tersine hayatın ne kadar sert, bulunduğumuz çağın ne zorlu olduğundan bahsedeceğim. insanlar herşeyden, yaşamdan bile kolayca vazgeçebiliyorlar. umut kaybolmuş, körler ülkesinde tek gözlü kral.

bir tür mahşer zamanı yaşanıyor, kaygı içinde herkes, kendi paçasını kurtarmaya çalışıyor. kaotik düşünce tarzı hakim.

oysa ne kolayca içi aydınlanıverir insanın, küçük bir kıvılcım yeter görkemli bir ateş yakmaya. ussal yetilerimizle doğru yolu bulabiliriz. buddha'nın sekizli yol haritasından ne çok istifade edebiliriz. kimsenin dinden çıkması, kendini oraya buraya atması gerekmez. veri zaten mevcut yeryüzünde, takip etmemiz yeterli. beyin kıvrımlarımızı daha işe yarar şeylerle doldursak, hayat bayram olsa. hayat bayram olsa derken, her gün eğlenelim, coşalım düşüncesi değil kastettiğim. lakin daha iyi bir dünya mümkün. mümkün dünyaların en iyisi - leibniz.



şu sıralar huzur bulmak için olmak istediğim lokasyon aşağıda ilginize sunulur... sevgiyle kalın

şimdi de evrendeki en harika şey olan çocuklardan bir demetle bu yazıyı sonlandırıyorum...
bangladeşli bir arkadaşımın yeni dünyaya gelmiş minnak prensesi, çok sevimli değil mi?

yakışıklı kuzum benim, in black suit

black suit full view