4 Aralık 2020 Cuma

nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım...

az önce barış manço'dan bir şarkı dinledim "ben nasıl unuturum seni can bedenden çıkmayınca..", arada bir yerde de "bütün hüzünlü şarkılar hatırlatır seni bana" dedi. ben de "ah bu şarkıların gözü kör olsun" diyorum, hadi bakalım. 4 aralık sabahı, hem de güneşli bir günde sonbahar hüznü yaşatan şarkılar yasaklansın.

geçen biri "olan ölene oluyor, kalanlar için hayat devam ediyor" dedi. genelleme yapılamaz bir durum bu. kendimdem biliyorum. kayıplar ve kayıp ihtimalleri...

gerçi acının anlamı yasaya karşı geldiğimizi hissettirmektir. diş ağrısı dişi kurtarmaya, ruhsal sıkıntı buhranı gidermeye iter insanı. müdahale imkanı verir. mutsuz olduğumuz noktalar hayatta bize o noktalarda sorun olduğunu anlatır. özgür irade olmasaydı acının da anlamı olmazdı. acının sebebi bir şeye dikkat çekmektir. felsefe eğitimi neyin aşağıda neyin yukarıda olduğunu gösterir. bir şeyi olmadığı yerde aramak onu aramak değildir; mutluluğu şöhrette aramak gibi. bunu özümsersek kendimizi üst bilinçle hareket eder duruma getirebiliriz. hayat çok majik, büyük, işler gerçek.

ellerde güç, kalplerde ateş (çoşku), ruhlarda ışık olmalıdır.

efocum gideli 1 yılı geçti, onu ne kadar özlediğimi, hep aklımda olduğunu biliyor mudur acaba? işte olan ölene olmuyor. o gidince yaşayanın da bir parçası ölüyor.


hüzün ki en çok yakışandır aşıklara.

yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık

ne de olsa biz mahzun bir peygamberin ümmeti değil miyiz?

hüzün taze tutar aşk yarasını.

yaramdan da hoşum, yarimden de.

şems-i tebrizi


aşk, bilgelik aşkı, içimizi coşkusuyla dolduran derin sevgi, bağlanmayı, hayatını aşık olunana göre düzenleme isteğini doğuran dürtü. çocuğuna duyduğun aşk. vazifene yaklaşımın. sevdiklerini her gün kucaklamak isteyişin hep aşktan.

pandemi ortaya çıktığından beri (mart 2020) kimseye sarılamıyor insan. elbette keremo'ya burada olduğu süre zarfında yüzlerce kez sarıldım, fırsat buldum mu kaçırmam. lakin diğer sevdiklerim ne olacak? yanımda oldukları halde sarılamadıklarım ve yanımda olmayanlar. yine efo'ya geliyor cümleler; "sıkıca sarılmak lazım sevdiklerimize, kaburgalarını hissedecek kadar sıkıca sarılmak..." demişti.

anlatamıyorum (moro romantico)

ağlasam sesimi duyar mısınız

mısralarımda

dokunabilir misiniz 

gözyaşlarıma ellerinizle?

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel

kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

bu derde düşmeden önce 

bir yer var, biliyorum;

her şeyi söylemek mümkün

epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

anlatamıyorum.

OVK


size de olur mu, bazen tam bir şey yazacakken bir şair veya yazarın onu zaten yazmış olduğunu fark eder insan. o şiir yazılmış, o şarkı söylenmiştir, o müzik bestelenmiş, o resim yapılmış... bizim için. bizimle aynı duyguları yaşamış olanlar tarafından hazırlanmışlar, hepimiz aynıyız demek için.

bugün olanca hüznüme rağmen sevgi doluyum (nadiren böyle olurum firsatı kaçırmayıp söyleyeyim), herkesi seviyorum. her nerede şifa peşinde olan varsa bulsun aradığını. sevilmeyenler sevilsin, çocuklar güvende ve mutlu olsunlar, sağlıkları hep yerinde olsun (içimizdeki çocukların da). dün bir affetme meditasyonu yaptım, inanamayacağınız kadar etkiliydi, her saniyesinde değişimi hissediyor insan. linki şuraya bırakıyorum, istifade etmeniz temennisiyle.

https://www.youtube.com/watch?v=GQL7Vgtm6Hk

efocum, kelimelere dökemiyorum ama sakın unutma dediklerimi unutma, e mi?

sevgiyle kalın, iyileştirici ve dönüştürücü sevgiyle


keremo'nun annesi



Hiç yorum yok: