20 Aralık 2014 Cumartesi

yine yeni yıl

keremo ile bütün sene pek de sakin sayılmasak da; sene sonunda iyice eğlence ve sosyalleşmeye veriyoruz kendimizi. doğumgünü ve yeni yılı karşılama olaylarına oldukça ciddi yaklaşıp, eğlenebildiğimiz kadar eğleniyoruz.

bu sene doğum gününü 5 kez kutladık, ayrı gruplarla, her seferinde gerçekten eğlenerek (umarım rol yapmamıştır :-)))) yine "5 yaş birden büyüdüm, değil mi?" esprisini yaptı.

yılın son ayında epeydir beklenen, buna rağmen ertelenen bir değişiklik oldu. bu vesileyle de 2015'i değişiklik yılı olarak ilan etmeye karar verdim. aslında değişiklikten de öte; dönüşüm. hodri meydan, bakalım yapabilecek miyim? bir kısmı paylaşılabilir başlıklar, onları aşağıda yazmak istiyorum... diğerlerini de gerçekleştirdikçe paylaşabilirim diye umuyorum. ne dersiniz, hep birlikte 2015'te derin temizlik ve dönüşüm gerçekleştirebilir miyiz?


* coursera'da bir tema olsun tamamlamak (başlayıp yarım bıraktığım yirmi taneyi geride bırakmak istiyorum).
* gerçekten hayatın 2015'te başladığını özümsemeyi becermek, bugün geride kalan hayatımın ilk günü değil, bugün hayatımın ilk günü, her şeye yeniden başlıyorum düşüncesine göre davranmak.
* yukarıdaki fikre uygun olarak gelecekle ilgili yeni planlar yapmak.
* keremo'nun yürüyeceği istikametle ilgili daha gerçekçi adımlar atmak.
* seramik, 2015'te seramiğe geri dönmek (seramik beni yeniden ister mi acaba?).
* yarım bıraktığım tüm işleri tamamlamak.

yeni yıl başlamadan katılacağımız son iki parti kaldı, bize iyi eğlenceler, herkese, hepimize ortaçağdan uzaklaşmamızı sağlayacak aydınlık bir yeni yıl dileriz...

4 Kasım 2014 Salı

iç yolculuk


dün terennüm ettiğimiz; nefis bir konudan bahsetmek istiyorum: iç yolculuk. tevafukun böylesi; bir süredir bu konu çevremde dönüp durmakta. iç yolculuk, eş zamanlı muhasebe ve istatistik çalışmaları neticesinde kendileriyle tanışan arkadaşlarım var. gerçekte kim olduklarını keşfetmeyi başarmışlar. doğrusu cesaret edip onlara bu işin tam olarak nasıl olduğunu soramamıştım. öyle ya "nasıl yapılıyor bu yolculuk, hele bir tarif etsen iki gözüm" nasıl denir ki?

işte tam bu esnada, dernekte çalıştığımız konu başlığı imdadıma yetişti; iç yolculuk. çalışmayla, paylaşmayla, bencillikten uzak, ortak hedefe ve faydaya doğru yapılan uğraşı bir iç yolculuktur. bu yolculuk için insanın illa tek başına olması gerekmez. bilakis, ne kadar çok insan olursa etrafında, aynı yolda yürüyen, işte o denli daha çok yaklaşılır yaradana. ne kadar çok, o kadar güçlü, ne kadar çok o kadar bir ve birlikte. 

aynı şarkının bir solist tarafından seslendirildiği versiyonuyla, korodan dinlediğiniz halinin mukayesesi dahi; topluluk, çoğunluk ama birlik olmanın ne denli önemli olduğunu hissettirir gibi.

evet, epeydir ötelediğim yolculuğa çıkmaya karar verdim. Saint Ioannis'e çıkarken, aniden durmak istediydim, kayalara çarpan deli gibi dalgalar, dik ve uçurumun dibindeki ürkütücü taş basamaklar, trabzan olmayışı aniden kilitledi beni. ne geri dönmek ne de devam etmek için mecalim kalmadı. bununla birlikte hiç olmayacak bir yerde kalakalmanın verdiği sıkıntı, korkuyu da bastırdı. Ne olacaksa olsun, ben devam edeceğim dedim ve ettim de...

İç yolculuk da böyle bir şey olmalı, durmadan devam eden kişi için, ne kadar hızlı gittiğinin bir önemi yoktur der Delia. Yolcuğun sonunda hiç beklemediğim bir ben ile karşılaşırsam, sanıyorum burada paylaşmam. Aksi halde ise yayınlarımız susmayacaktır, bayilerinizden ısrarla isteyiniz...

31 Ekim 2014 Cuma

Keremo İle Yunanistan 1-12 Ekim 2014

Daha önce yazdığım tatil özlemini nihayet gerçekleştirdik. Otomobille Ege Adaları-Yunanistan turu gerçekleştirdik. İkimize de o kadar iyi geldi ki bu tatil. Çok güzel dostlar edindik. Umarım hepsiyle iletişimimizi sürdürebiliriz.

Yıllar önce annemin de söylediği gibi her insanın, her canlının bir molaya ihtiyacı var... Minnettarım

Yollar düşünmekle aşılmaz

Dönüş yolunda Manyas Kuş Cenneti

Parthenon Acropolis Selfie

Core of Parthenon

Soldier in Parthenon

Farewell to Skopelos


Chill out with Narin

Real Garfield

We are definitely a part of nature

Yollar yürümekle aşınmaz

Bu kedi durup dururken geldi, "sev beni" diye çocuğun kucağına yayıldı

Cats cats cats

Again cats cats cats

View from carpark in Skopelos

Agnondas, isn't it what peace resembles?

Frini, she is so adorable...

Where do these stairs lead up to?

No filters, real view

A real view again

A view from the garden in Ostolios

14 Temmuz 2014 Pazartesi

b i r i k t i r d i k l e r i m

işlerin yoğunluğu azaldı. biraz kafam sakinleşti. Keremo tatile girdi. 3 hafta boyunca ense yapacak, bugün itibarıyla başladı. kitaplar, filmler, ev, abur cubur, oyunlarla dolu, hayal ürünü gibi bir güne başladı bugün.

artık büyüdüğünü iyice anlıyor insan. nasıl büyük büyük cümleler kuruyor. kendi başına kalabileceğini söylüyor. bakalım ilk gün sonunda ne anlatacak bize.

yazacak çok şey vardı aklımda ya, cb seçiminden bahsetmek istiyordum, sabah sabah değerli bir dostumun çizdiği karamsar geleceği anlatmak planım vardı, tatille ilgili düşüncelerim, dün gittiğimiz pıtırcık tatilde filmi tadında bir tatile, keremo'yla en az on gün kaçasım var diyecektim. uçuverdi kelimeler. belki ortam sebebiyle, bilemiyorum. kısa sürede geri geleceğim. görüşmek üzere...

2 Temmuz 2014 Çarşamba

21 Haziran 2014 Cumartesi




21 Haziran Cumartesi, Keremo ile çıktık yola, yemek, konser maratonu yapmak üzere. Beyazıt'tan Sultanahmet'e yürüdük, elbette küçük beyefendi yorumlar yapa yapa eşlik etti yürüyüşe. Tam Sultanahmet'te Edebiyat Vakfı'nın film gösterisini keşfetti. İzledik, çıkışta yetkilileri toplayıp minik bir söylev verdi benim İlber'im. "Anadolu tanıtımı esnasında gösterilen tiyatro, Yunan Antik Tiyatrosu'ydu. Ancak askerler Romalı'ydı. Çünkü sadece Romalı askerler savaşırken ağ ve mızrak kullanırlardı, Yunanlılar kullanmazdı" dedi. Ağzımız açık dinledik. Mitoloji ile ilgili o kadar çok soru sormaya başladı ki; önceleri cevaplayabiliyordum ama giderek zorlanıyorum :-)

Ardından Topkapı Sarayı bahçesinde bir akşam yemeği ve Aya İrini'de konser. Konserin ikinci yarısında uyudu, başını kucağıma koydu, arptan gelen tanrısal müzik eminim iyi geldi küçümenime.

Konser bitince neşeyle uyandı ve "anne müzik kulaklarımda" dedi. Neşeyle eve döndük. Tartışmasız son bir kaç yılın en güzel akşamıydı. Saol canım saol saol...
Bodrum, yarış dönüşü, hava alanında, yorgun ve mutlu...


18 Mayıs 2014 Pazar

Soma Soma Soma Soma Soma

Uzun süredir yazamadım. Oysa o kadar çok şey oldu ki... En son altı gün önce Soma'da vuku bulan maden faciası, diğer başlıkları sildi süpürdü.

Bir türlü netleşemeyen yitirilen can sayısı, içimizi acıtan hikayeler, bir avuç kömüre bir ömür başlıkları, en metanetli olan insanı bile üzüntü içinde bıraktı. Toplumsal hareketler, reaksiyonlar önemlidir, birlik ruhunu canlandırır. Şu an verilen tepkilere, ihmal ve haksızlıklara karşı çıkılmasını anlayamıyorum. Cumhur istediğini ve istemediğini beyan edemez mi? Provokatif eylemler içermeyen  toplu hareketlerin tümünü destekliyorum. Hangi yöne giderse gitsin, ne için olursa olsun, demokrasilerde gösteri hakkı vardır.

Gelelim bizim göstericimize :-) Keremo bu aralar pek faal... Kah yarış için Karamürsel'de, kah okul gezisi için Berlin'de. Berlin dönüşünden 6 gün sonra da yine yarışlar için Bodrum'a gidecek. Sanıyorum bu sene leylek sürüsünü havada görmüş :-)

Geçen günlerden birinde tutturdu "anne lütfen bu gece benimle uyur musun?" diye. Uyku ortasında "anne sen de görüyor musun Ares ile Mars'ı?" dedi. Hay Allah, ne oldu ki çocuğuma derken o devam etti "gözümün önünde kılıç dövüşü antremanı yapıyorlar, nerden çıktı bu tanrılar ve titanlar" dedi. Sabah uyanınca hatırlattım "evet anne, bir karış boyunda hologram tanrılar gözümün önünde kılıç dövüşü yapıyorlar" dedi. Çocuğumun hologram tanrıları var.

Bir de kendisine gümüşümsü bir kolye yaptım; o kolyeye yaptığı yorum beni epey güldürdü: böyle şaşaalı düğmeler kolye olunca daha güzel oluyor. Nasıl çarçabuk büyüyorlar. Kelime dağarcığı gelişiyor. Fikirleri değişiyor.

Maden kazası olduğu akşam Karl Marx'ın Komünist Manifesto kitabını okudu, bitirdi. Ardından "Bütün ülkelerin işçileri birleşin" dedi ve yatağına gitti...

Keşke bütün işçiler değil, bütün insanlar birleşse. Üç beş çakal daha zengin olmak, kendilerince daha yukarıda olmak için sömürü düzenin kurmasa.

Soma faciası sonrasında, insanın bir şey yazası, söyleyesi gelmiyor. Bir tür milat oldu hayatımızda, öncesi ve sonrası. Hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum, kalanlara sabır. Sömürü değil, işbirliğine dayalı günlerin gelmesi dileğimle...

Sevgiler
Keremo's Mum

7 Mart 2014 Cuma

peach cobbler ile placid blue arasında

iş değiştirdiğimi yazmış olmalıyım. geçmişte bıraktığımı sandığım sektöre, has sektöre geri döndüm. zaten tüm katiller cinayet işledikleri yere bir kez daha gelmezler mi?

geçen sene bugünlerde çalışmak ile ilgili bir konferansa katılmıştım, çalışmanın zaruriyet haline gelmesinden duyulan rahatsızlığından konuşurken herkes, ben çalışmaktan duyduğum memnuniyeti, ortaya bir şey koymanın verdiği mutluluğu anlatmıştım.

diğer katılımcıların anlattıkları bana epey uzak düşünceler gibi gelmişti, insan çalışmaktan neden bezsin ki?

bugün o konuşmacılara katılıyorum. bezlerle uğraşıyorsan çalışmaktan beziyorsun. daha önce zararını gördüğün, içinde olmak istemediğin, sana uygun olmadığını düşündüğün bir suya yeniden dalıyorsun.

ikilemler içirisindeyim. yolumu tekleştir. amin.

31 Ocak 2014 Cuma

aklıma gelmişken


yılmamak lazım
vazgeçmemek
savaşlarda en zorlu görevlerin en seçkin askerlere verildiğini unutmamak... anlamışgirya?

neruda

yangın yerindeyim
yanan değil alev olarak
öfkeme sarılmış beklemekteyim
yağmurdan hiç korkmayarak

yaklaşan bir güruh var
kendilerini neyin beklediğini bilmeyen
köşeyi dönüverince karşılaşıyorlar
benimle, alevden, sonsuz öfkesi dinmeyen

istemiyorum onları da harıma katmak
lakin dizginlenemiyor içimdeki öfke
yapılması gereken belli hepsini görünce
kendimi bir kez daha kendi ateşime atmak

insan kendini kaç kere yakabilir
nerede durur insan, nasıl dizginlenebilir
geçmişe asıp kurtulamadığı paltosundan
peşi sıra gelen onlarca korkusundan

korkunun zamanı değil bu
salt içime işlemiş isin kokusu
farkındayım durdurmak için gereken çabanın
maalesef freni yok bu taştan yuvanın

yuttuğun canların hesabını tutup
yanına yeni ruhları katıp
içine nafile yeşiller koyup
kendi ateşinden kurtulamazsın
nereye gitsen de od'unu bırakamazsın

gelme yanıma, derdim kendimle
istemem uğraşmak yağmurla, kuşla
gitmek istersen kendinden başla
tut bir bulut ucundan yakala beni
yağmurla birlik ol gel sustur beni

inan bana elimde değil seninle uğraşmamak
ateş de, bulut da, yağmur da olsam
içimde yaşayan küçük cana ulaşmak
belki de tek avuntum seninle olmak
son günüme kadar yanında olsam
isterim bin yıl daha yanında olmak
her gün yeniden yeniden yansam

oğlum, öfke ateşinde kavrulurken suyum
hüsranda, elimden tutan güneş ışığım
fırtınada sığınacak tek limanım
omzunda belli ki kocaman yüküm
parla ışığın hiç sönmesin
sevgili yıldızım senin dünyaya gelme sebebin
belli ki aydınlatmak bizi iki gözüm.

şiir yazamam ben, sadece nesir şu an hissettiklerimi ifade edemez diye sıraladım. kuzum için binlerce şükür, dünyayı güzelleştiren tek şey çocuklar. all my children...





YAPI KREDİ BANKASI

geçenlerde bir yakınım anlatmıştı, Yapı Kredi Bankası'nın İzmir'deki bir şubesi, yakınımın eşinin bir tanıdığına 19.000TL için kefil olması esnasında, hissettirmeden 70.000TL'lik daha kefalet formu imzalatmış ve sonrasında da bunu tahsil etmeye çalışmışlar. bankanın kendi avukatı (çok gerekirse avukatın adını da bulurum) bunun bankacılıkta standart bir uygulama olduğunu (alenen biz dolandırıcılık yapıyoruz diyorlar), devamlı uygulandığını, kredi veya kefalet söz konusu iken imzalanan, genellikle bankacının üstten tutup, sadece imzalanacak alt kısımları açıkta bıraktığı sayfalarda "genel kefalet" diye bir başlık yer aldığını anlatmış. nasıl? lügatımda  mevcut tüm naçizane iltifatları bu büyük dolandırıcılığı tezgahlayanlara göndermiştim!!!

bu sahtekarlığa o kadar sinirlendim ki; aynısının başıma geleceğini tahmin edemedim... bu hafta yine Yapı Kredi Bankası'ndan, bu kez İstanbul-Şişli subesinden, 2003 yılında çek karnesi tahsis edilen birine kefil olduğum ve ödenmeyen çek bedellerine istinaden aleyhimde hazıc kararı çıkartıldığına dair ihtarname eldım!!! oysa bir makina leasing dosyasına kefalet verdim. sadece makinalar için. o kadar iyi hatırlıyorum ve biliyorum ki bu durumu.

imzaladığım kağıt yığını arasında aynen anlattığım gibi "genel kredi kefaletnemasi" başlıklı sayfalar da varmış. etikten bihaber insanlar, leasing sözleşmesinin her sayfasını imzalayacaksınız demişlerdi. ben de imzaladım. anladığım kadarıyla kredi kefaleti esnasında sayfalara isim de yazmak gerekiyormuş ki, benim sadece imza attığım sayfalara ardımdan birisi yazıma benzetmeye çalışarak ismimi de yazmış. tabi ki kırk yıllık yazımı tanıdım tanımasına da ne yapacağımı bilemedim.

uzun süredir kredi kartıyla halkı dolandıran, tüketime teşvik eden, açıkça kandırarak borç batağına sürükleyenlerin bankalar olduğu, hedeflerini açgözlü bir şekilde para kazanmaktan teşkil ettiği için, borçlandırma kartının farklı niteliklerle, değişik boyalarla insanlara sunulduğunu anlatmaya çalışıyordum. pek çok insan "eee onlar da almasın" dedi. ama gerçek öyle değil, herkes aynı olgunluk düzeyinde olmak zorunda değil. gelişmiş (!) iradeli insanlar bunu yapmamalı, tuzağı kurmamalı!!! anlaşılan o ki anlattıklarımdan dolayı bankacılık sistemi de karma teorisiyle beni cezalandırdı.

işte bu ahval ve şerait içinde bir de dürüst(!) bankacıların tuzağına düştüm. artık sorunları ve sorumluları Allah'a havale etmek durumunda olduğumuzdan, bankaların, bankacıların doğrudan cehenneme gitmelerini diliyorum. bankacılık kanunu baştan soygun üzerine kurulmuş, istisnasız! bundan kelli sözüm meclisten dışarı da demiyorum.

Yapı Kredi Bankası'na da; yazıklar olsun, bu kadar kötü niyetli olduğunuz, insanları bile isteye kandırdığınız için sonunda yaşayacaklarınız için şimdiden üzülebilirsiniz. sanıyorum tek doğru yanınız, adeta günah çıkartmak için yaptığınız kitap işi diyorum.

haksız yere ödeyeceğim bu para ile ölmem herhalde, bununla birlikte ne kadar dolandırıcı olduğunuzu karşılaştığım insanlara anlatmaya devam edeceğim, belki kitlelerin uyanmasını sağlayamam ama bir kişi bile farkına varsa, fayda faydadır.

neresinden tutsam gidiyor, nereye gidiyor bu memleket yahu. kokuşmamış ne kaldı acaba, kuzulardan başka?

28 Ocak 2014 Salı

bir gün belki hayatta

şekerlerim, havalar mı, su mu beni bu hale sokan. nasıl kurtaracağım kendimi asabiyetten? durup durup insanlara sinir oluyorum. pek çok kişiye. sonra da kendimi ayıplıyorum.

bu akşam da köşede tek ayakta durma cezası vereceğim. keremo'yu da özledim. dönsün artık eve; bizi affetsin :-P

kuzum benim, ev sensiz neşesiz. öğrenci hayatı sürüyoruz resmen, sen gelince aile oluyoruz. varlığın ile yokluğun arasında o kadar büyük fark var ki, ne mutlu sana. çoğu insanın varlığı da yokluğu da birdir oysa.

seni çok seviyorum oğlum

5 Ocak 2014 Pazar

v ı n n n n n n

arkadaşlar bu ne biçim bir yıl oldu. yani olur da bu kadar mı yorucu, usandırıcı olur. insanda heves bırakmıyorlar. haberlerdeki ana konular saat başı değişiyor. gündemi yakalamak teknolojiyi yakalamaktan bile daha zor hale geldi.

bu telaşenin ortasında paldır küldür yeni yıla girdik. benim güzel kuşum onbirinci yaşına basmış oldu. sağlık, güzellik ve erdemlerle donanmış bir hayat dlerim ona. karşısına inşallah hep o güzel ışığını yansıtmasına değecek insanlar çıkar. hayatımı aydınlattığı için de çok teşekkür ederim.

tarihe tanıklık ettiğimizin farkındasınız değil mi? bu olaylar yaşanmadan önce de öyleydi, yine tarihe tanıklık ediyorduk ancak o zaman güncel hareketler yaşıyorduk. bahsettiğim ise sosyal, politik gelişmeleri içeriyor ve gidişatı değiştirecek mahiyette. bölünme olması, kutuplaşma kabul edilebilir bir durum değildir ve sadece felaket getirir. bakınız şekil iki. neyse bekleyelim görelim. beklerken de kendimize bir şeyler katmaya devam edelim.

hoşgeldin 2014, kırk birinci yaşım hoşgeldin. umarım beklediğim dönüşüme vesile ve destek olursun, hem ben, hem kardeşim hem de tüm evren için. ancak en büyük armağanı kuzuma vermeni beklediğimi de unutma. annesinin kuzusu gerçek bir adam, ruhuyla, söyledikleriyle tam bir beyefendi, ziyadesiyle oturaklı, ağır ağabey. yaradan tüm çocukları korusun, esirgesin, benim kuzumu da.

bu yılın, ihtiyaç duyduğunuz şey her ne ise, ona kavuşacağınız yıl olmasını dilerim...