27 Kasım 2013 Çarşamba

ashes to ashes

bugün bir yakınımdan isviçre'de hem yer darlığı hem de naaşları toprakla, dolaylı yoldan da suyla buluşturmak istemediklerinden kelli tüm ölülerin yakıldığını duydum. küller de kavanoz içinde toprağa gömülüyormuş. tüm insanlar bu şekil defin olayını tercih eder mi emin olamadım. ama ben isterim galiba. küllerimi de klimanjaro'ya serpin. sabah vakti, güneş doğmadan hemen önce.

üüffff. ya da ne bileyim bir de cesedimle, külümle uğraşmasalar da oturup arkamdan iki dua mı etseler acep. bilemedim. neyse daha inşallah buna karar verecek uzun yıllar vardır. ne de olsa daha 90 yaşındayım.

aslında birşey söyliyeyim mi, kendi yaşlanmamdan ziyade sevdiklerimin yaşlanması üzüyor beni. isimlerini saymıyorum, onlar kendilerini biliyorlar. kendim zati yaşlanıyorum gibi gelmiyorum kendime, ama kurtların köpeklere maskara olduğunu görmek canımı sıkıyor.


öpüldünüz...

not: kelimeler sırada bekliyor; bizi de yaz, bizi de yaz diyorlar. ama yok öyle üç kuruşa beş köfte. bir daha tongaya basar mıyım? bugüne kadar söylediklerimden pişman olduğum oldu, söylemediklerimden asla...

24 Kasım 2013 Pazar

w e t d a y / a g e d a y

eskiden pastanın kremalı vs. olanına yaş pasta, kurabiyemsilere kuru pasta denmez miydi? işbu sebeple dün keremo için yaptığımız partiye de wetday veya ageday demek istiyorum.

nereden başlasam? sabah sabah mutlu mesut uyanıp, doğumgünü hevesini anlatmasından mı yoksa hazırlanırken nasıl heyecanlı olduğundan mı?

herkesten önce dart vader'lı pasta geldi. hazırlık bitmemişken konuklar da akın etmeye başladılar...
aklıma gelmişken sayayım;

keremo
bashocan
annem
keremo's mum
tülin
yiğit
gülsüm
defne
m. yiğit
nesrin
ayaz
azra
nuran
fatoş hanım
yağız efe
didem
bahar
müge
eliz

fena değil, epeymişiz. o kadar mutluydu ki benim kuzum. geride bıraktığın on yılın, kat be kat güzel, nice on yıllar olarak (mesela hmmm 25 tane on yıl olarak) geri dönmesini dilerim.

annesinin kuzusu; inşallah çocuğum olmandan duyduğum mutuluğun 10 üssü n miktarı kadar mutlu olursun. içine sine sine, tadını çıkara çıkara yaşarsın her gününü. seninle öyle yaşıyorum ben.

öptüm canım oğlum


foto doğumgününden, soldan sağa sayarsak: keremo, keremo'nun bir arkadaşı, keremo'nun başka bir arkadaşı ve son olarak da başka bir arkadaşı. çok keremosantrik durumdayım değil mi? affola, değişemiyorum...

16 Kasım 2013 Cumartesi

haberler haberler haberler


canlarım ya, size çok önemli bir şeyi anlatmayı unutmuşum. keremo'nun dünya için daha uygun olduğunu düşündüğü yeni ekonomik program.

evet, çocuk hem uzayla, hem hayvanlarla hem de finans/barter/GSMH ile uğraşıyor, n'aapsın? çorbayı 2 saatte yapabilen bir anneyle "eee mecbuuuuurrr".

şimdi; keremo planına göre menkul mevduat ortadan kalkmalı, para, poliçe, tahvil şu bu olmamalı. ekonomik işleyiş mal/hizmet mübadelesine dayanmalı. böylece gözünü para hırsı bürümeyen insanlar, başkaları için de çalışmanın önemini ve getirdiği mutluluğu anlarmış. bir de barış eyleminin bir parçası olmaya çalışıp, barışı kurmayı da başarınca kendilerine saygı duymaya ve onurlu yaşamaya başlarlarmış.

bunu 10 yaşında bir kafa düşünüyor.

aynı kafanın ait olduğu çocuk, 15-20 gün önce okula kısa kollu t-shirt ile gittiği ve sweatshirtünü beline bağladığı için B.E.K.B.O.'nda ulema(!!!) din hocası tarafından "sen özürlüsün galiba, özürlü müsün sen oğlum ne bu havada kısa kollu t-shirt, neden o şeyi beline bağlıyorsun?" şeklinde sınıf arkadaşlarının önünde hakarete uğratılmış.

buradan sesleniyorum hoca, git bir kafana yıkama yağlama yaptır. insanlar özürü satın almıyorlar, sen çok dindarsın ya, din hocasısın üstelik, oku, oku yazdıklarımı da öğren, özürlülük bir hakaret ihtiva edebilecek durum olmadığı için, aşağılama aracı olarak kullanılamaz. ancak senin öğretmeye çalıştığın konudan bihaber, aval aval gezen biri olduğunu, öğretimini vermeye çalıştığın (boşuna çabalama kaptan, bu kafayla bu gemi gitmez gerçi) dinin en temel niteliklerinden birini kimseyi incitmeme geriksiniminin teşkil ettiğini bilmediğini anlayınca, karşımdakine hakaret etme istediğim doğduğunda senin adını söylesem mi diye düşünüyorum. eyleme geçersem duyarsın, merak etme.

önce seni T.C. M.E.B.'ye şikayet etmeyi düşündüm, sonra hem çoluk çocuğun varsa onların rızkıyla oynamak istemedim hem de karşıma şikayet mercii olarak senden farklı birileri gelecek mi emin olamadım. sana hürmetimdem, acıdığımdan veya sinirim geçtiğinden değil. nihayetinde kavga gücüm azaldığı için "sözüm parama geçer" dedim ve çocuğumu başka okula göndermeye karar verdim. onca pırıl pırıl, geleceği avucunda tutabilecek eğitim fakültesi mezunu varken senin gibi kalasların (ceviz ve meşe ağaçları beni affetsin, haaa bir de kiraz ağaçları) atanması ne acı değil mi?

kendin gibi birinin çocuklarına öğretmenlik yapmasını ister miydin?

keremo'yu gördükçe, geleceğe dair umutlarım artıyor, bir fidancık, asfaltın ortasından, duvarın içinden, kaldırım taşları arasından inatla baş kaldırıyor, varım diyor. umarım o ve onun gibi binlerce fidan ağaç olduğunda, sen gibi kalaslar, inşaat yapımında, köylük yerlerde dere üzerine yapılan derme çatma ama güzel mi güzel, şiirsel köprülerde kullanılarak, tükettikleri oksijenin, suyun hakkını biraz olsun vermiş olurlar. dilerim bu çocuklar güneşi yakaladıklarında, senin şürekan ışığın ulaşabildiği herhangi bir platformda olmazsınız.

senden bahsettiğimi biliyorsun ama kim olduğunu bilmiyorsun, değil mi? boşver, yorma o güzel kafanı, anladım ben seni....

UMUT VARDIR VE OLACAKTIR!



elma şekeri

4 kasım itibarıyla yeni okulumuza başlamış bulunuyoruz. birinci ders esnasında bize okulu anlattılari ikinci derste de çocuğum sınava girdi. "yarın olsam mı sınavı anne?" sorusuna bu kalpsiz anne "hergün senin için ayrı ayrı sınav yapılamaz oğlum" diye cevap verince, çocuğum el mecbur sınava girdi veeee maşallah demeden okumayın; 89 aldı. afferin benim kuzuma.

bu perşembe günü de doğumgünü. kerem tam 10 yaşını dolduruyor. umarım istediği gibi bir doğum günü partisi düzenleyebiliriz. tema: DARTH VADER... uzay yemekleri yapacağımız için, mavi elma şekerini de çok görmemek lazım. gerçi buna uzayca bir isim de bulmak gerekecek ya neyse..




hepinize sevgiler. uzaktan tabi. çünkü bu aralar dışarı çıkar çıkmaz bütün insanlığa sinir olmaya başlıyorum. sizi uzaktan sevmek aşkların en güzeli. ama keremo'yu yakından sevmeliyim, büyüyor, saçına başına dikkat ediyor. 7. sınıflardan bir kız bunun adını bir a4 kağıda yazmış getirmiş, anne 7. sınıflar arasında çok popülerim diyor. kızın durup dururken neden böyle bir girişimde bulunduğunu anlamadı mı acaba yoksa beni mi yiyor? sizce?

hürmetler bizden...

3 Kasım 2013 Pazar

3 kasım 3 kasım güzel 3 kasıııımmmm

bugün teyzem evlendi. son bekarlık sultanlıktırcıyı da evlilik girdabına kaptırdık. hüzünlü ve güzel bir tören oldu. yalnız ve güzel ülkeme öykünmüş gibi oldum. ancak hüzün benim yaşadığımdı, güzellik orada bulunan herkesin.

yarın sabah izmir'de uyanacak, foça'da ekmek alacak, pazara gidecek, mevcut yemek ritüeli ege otlarıyla yer değiştirecek... inşallah mutlu olsun.

törenin ardından keremovski kursuna gitti. çıkışta sinemaya gitmeye karar verdi(k). THOR!!!

önce böyle düşünürken, çocuğumun sinemada oturuş şekli, yorumları vs. onun bir erkek olduğunu ve erkeklerin böyle filmlere gittiğini hatırlattı bana. hoş ben de zati behzat ç'ye gitmek isteyen kişiydim.

filmde düşman gemisi greenwich'te toprağı yararak ilerlerken keremo "şimdi karşısına biri çıkıp free hug demeli" dedi. vaaay güncel esprileri de yaparmış diye güldüm kendi kendime. çıkışta da "film açık uçlu bitti demek ki bir bölüm daha olacak" bildiriminde bulundu bana. büyüyor çocuk büyüyooooor, farkında mısınız? hoş ben dibindeyken farkında değilim, siz nasıl olacaksınız?

yine okul değiştiriyoruz, din öğretmeni çocuğa kısa kollu t-shirt giydiği için "özürlü müsün sen?" diye sınıfta bağırmış. çocuk zaten teneffüse çıkmıyor, yemekhaneye gitmiyordu. üstüne bu dindar(!) din öğretmeni de tüy dikti. başka okula geçiyoruz. bundan önceki starbucks zinciri misali okulda çok çekmiştik, bu kez denediğimiz devlet okulu da boş çıktı. keşke bizim zamanımızın okulları ve öğretmenleri olsaydı.

bu vesileyle; hasan akçay, incila akkoyun, inci arsan (rahmetli), mustafa görgün (rahmetli), lider civelek, dicle öldürülenoğlu, bayram sevgen, nuran gökerküçük, tülin demiray, rana alpay, mustafa kemal can (rahmetli), yurdanur elbasan, arife kalender hepinizi ayrı ayrı sevgiyle anıyorum, hayatta olanlara sağlık ve afiyet diler, vefat etmişlerin de gittikleri yerde rahat ettiklerini umarım. hepsi bende bir iz bırakmıştır. hepsi ayrı değerdi. muhteşemlerdi, onları tanıdığım için çok şanslıyım. keşke sizden sonraki öğretmenlere daha çok feyz verseydiniz canlarım diyerek bugün paylaşacaklarımı sonlandırıyorum.

keremo'nun annesi olmak çok güzel birşey. binlerce şükür ki bu çocuk bana gönderilmiş.


yeni okul hakkında da yazmaya çalışacağım, sevgiler