16 Şubat 2017 Perşembe

evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın... lallalalalalalaaa


merhaba sevgili takipçilerim,

malumu aliniz memlekette yeni bir kutuplaşma konumuz var, evet-hayır. Allah uzun ömür versin erkan yolaç beyefendi'nin hoşlanmayacağı bir ortam. o iki kelimeye tahammülü yok ya.

olur olmaz her şey nasıl da bölebiliyor bizi, pusula ile kolayca tayin edilebilecek istikametler, tüm kutsal kitaplarda kullanılan ortak dil, günlük giysi, hatta konuşmalar bile. hoş zaten bölünmeye hazırsan, bahaneler kendiliğinden gelir.

yurttaki durumun aksine, kendi içinde bütünleştiğim bir süreçteyim ben. keremo burdaaaaaaaaaaaa. bir haftalığına ışığını bizimle paylaşmaya geldi. karanlıkta fenerim o benim, fırtınada limanım, savaşta iki dakika durup soluk alabileceğim, ardından plana devam edeceğim sığınağım. parla sevgili yıldızım parla.

okulla ilgili çeşitli çalışmalarım mevcut, fund raise denilen meret o kadar kolay bir şey değilmiş, gerçi tohum ekmek, yaprak yeşillendirmek gibi hızlıca dönüşler alınabilen konular değil ama imkansız hiç değil. bu ilkeyle hareket ediyorum, sonuçlar paylaşırım efendim.

rustic pathways ve benzeri kurumların o kertede güzel yaz/tatil programları var ki, çocukların katılıp ne fantastik tecrübeler edinebileceğini hayal dahi edemiyorum. düşünmesi bile şahane. nahoş tek yanı; fiyatları.

paranın, insanların önündeki en büyük engel olduğuna inanmıyorum. o sebeple diyorum ki; vira dünyaaaaa, here we come.

son olarak harika bir "okuyan adam" fotosuyla size bugünlük veda ediyorum. haaa bir de orhan veli şiiriyle...



Ağlasam sesimi duyar mısınız
Mısralarımda
Dokunabilir misiniz
Gözyaşlarıma ellerinizle
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum
Anlatamıyorum

O. Veli

son dört mısrası için paylaştım bu şiiri, hayat hep böyle devam etmez. elbet güzel günler gelecek, hissediyorum, çok yakında, biliyorum, anlatamıyorum...

içten sevgiler

3 Şubat 2017 Cuma

hem meditasyon yapmama, hem de affetmeme

merhaba herkese,

bir önceki yazıma ithafen, affetme meditasyonu ile ilgili hislerimi belirterek yazıma başlamak istiyorum.

nasıl ki "ben elmayı seviyorum diye elma da beni sevmek zorunda değil" diyorsak, aynı şekilde her şeyi affetmemiz de gerekmiyor. bakın "her şeyi" diyorum, çünkü bazen beni kızdıranların insan formunda olduklarını düşünmüyorum. tam meditasyon sürecindeyken, kendimi affetmeye zorlamayı başarmışken, yeni bir kırılma noktası oldu veeeee "masa üstünde olmaması gereken bir malzeme olsa, ondan iğrenmemek için affetme meditasyonu mu yapacağım? hadi ordan, ya direkt o malzemeyi ortadan kaldıracağım ya da görmezden geleceğim" dedim kendi kendime. akabinde de meditasyonu bıraktım. o neymiş öyle, kötü şeyi affetmek için kendimi ikna edecekmişim, daha neler...

son yazımdan sonra, yılbaşı gecesi bir patlama oldu, berlin'de noel pazarına kamyonla girdiler, rus elçiye suikast düzenlendi... ne yazık ki güzel olaylar sıralayamadım. öte yandan; yeni bir yıli yeni umutla, sevgiyle karşılıyoruz. unutmadığımız yasamız var; umuttan vaz geçilmez.

benim güneşim belli, ışık kaynağım, yüzümü güldüren, hep özlediğim, Allah yokluğunu göstermesin dediğim hayatımın merkezi... büyüyor. kendi başına pek çok maceraya atılıyor. gurur duyuyorum onunla, tüm çocuklarla, gelecek onların. canım oğlum, hep yolun açık olsun, aşabileceğin güçlükler olsun, ışık saçmaya devam et. parla küçük yıldızım benim. sevgim, dualarım, aklım hep seninle. seni her şeyden çok seviyorum.



çocuklar olmasaydı, yeryüzünde hayat çekilmez olurdu, en azından benim için. hangi noktada hepimiz içimizdeki çocuğu kaybedip, nemrut yetişkinler oluyoruz bilmiyorum. bir an geliyor, o güzelim çocuk gidip, yerine makyavelist hasta ruh geliyor, geri dönüşümsüz bir değişim bu, radikal. işte bu ahval ve şerait içinde tek güzel an, çocukların nefesinin atmosfere karıştığı zaman. dünya iyi insanlar sayesinde ayakta denir ya, işte o iyi insan, çocuklar. biz değiliz, katran karasına bulanmış ruhumuzla, dünyayı ayakta tutacak iyiliğe haiz olmamız gayri kabili rücudur efendim.

hülasa, satırlarıma son verirken, içimizdeki çocukları da mümkün mertebe yaşatabilmek dileğimle.

sevgiler
keremo's mum