24 Mart 2017 Cuma

it all started in february

merhaba,

içinde bulunduğum gergin durum henüz geçmemesine rağmen, detayları atlamamak için yazmak istiyorum...

1. şubat ayında keremo bir haftalık tatile kendi başına gelmek istedi. "bir kaç kez daha gidip geldikten, alıştıktan sonra tek başına gitsen daha iyi olur oğlum" dedim.
2. 11-19 şubat tarihleri arasındaki bu seyahatin geliş ayağı, inci'nin 6-11 şubat tarihlerinde istanbul'a gelmesi sebebiyle keremo tarafından tek başına gerçekleştirildi.
3. şansına havaalanına bir öğretmeniyle gitti, onun da yakın saatte uçuşu varmış.
4. tren aktarma noktasını böylece kaçırmaz, oyuna dalmaz, öğretmen uyarır, visp'te düzgün iner dedim kendi kendime. öğretmen yolda uyumuş. keremo onu uyandırmış.
5. dönüş tarihi olan 19 şubat'ta inci dişindeki ağrı sebebiyle yeniden istanbul'a geldiği, ve hastanelik olup keremo'yu havaalanında alamayacağını bana haber veremediğinden, 18 şubat'ı 19 şubat'a bağlayan gece keremo'ya internetten havaalanı-sierre bileti aldık. çocuk ertesi gün skype konferansıyla havaalanında eğlendirdi kendini, iki saat dolaştı, yemek yedi ve nihayetinde trene bindi.
6. her 20 dakikada bir gerçekleştirdiğimiz konuşmalar, 25 dakika yeter teyze'ye yaptığım "geçmiş olsun" telefonu sebebiyle, sadece beş dakika gecikmiş oldu.
7. bu 5 dakika içinde beni yedi kez arayan kerem, ulaşamayınca trenden 20 dakika erken indi. makul ve mantıklı bir gerekçesi de var "yanlış yöne gidiyorsam, daha fazla gitmeyeyim".
8. bu duruma da hemencecik kendisi çözüm buldu "anne yeni bilet alayım". yeniden bilet aldı, yarım saat bekledi ve sonunda visp istasyonuna vardı. oradan da aktarma ile sierre/siders...
9. sierre'de taksi buldu, yirmi dakika sonra, saat 17.30 gibi sabah 7'de istanbul'da başlayan yolculuğu sağ salim okula varmasıyla sona erdi.
10. gelelim bu yazıyı yazmama sebep olan şeye; inci'nin annesi sevgili perihan teyze kalça kırığındam muzdarip, hastaneye yattı. strese bağlı bu kırık sevgili perihan teyzemize epey sıkıntı verdi. ameliyat mecburi lakin beyindeki baloncuklar, sıkıntılı kalp nedeniyle yüksek riskli de.
11. çocuklarının hepsi toplandılar. mecburen inci de geldi. bir haftadır hastanedeler.
12. oysa planladığımız bugün inci'nin keremo'nun kış dönemi bitiş toplantısına katılıp, ardından keremo ve valizini alıp kendi evlerine götürmesiydi
13. akabinde de yarın sabah uçuşuna havaalanına bırakması...
14. tek derdimiz dayımın bugün için arabayı ona bırakıp bırakmayacağı idi.
15. şimdi duruma bakıyorum da...
16. durum böyle olunca yüksek çarşamba günü, cuma sabah gidiş, cumartesi keremo ile beraber dönüş şeklinde uçak bileti aldı. çünkü keremo bu kez yalnız gelmek istemiyorum diye ultimatom vermişti bize.
17. perşembe günü, öğlene doğru toplantıdayken çocuk aramış, konuşamadık. sonra aramış duymamışım. öğleden sonra üç gibi "abla eve gelebilir misin" diyen ağlamaklı bir ses...
18. hemen çıktım. eve gelene kadar endişeden bayılayazdım.
19. geldim ki bizim sokak kapalı, sonraki iki sokak da. geliş istikametli sokaklara da giremiyorsun. taaa e-5'ten dolanarak eve geldim.
20. yüksek'i hastaneye götürmek imkansıza yakın. başak gelince tıbbi müdahaleye izin verdi kendileri.
21. "bana futbolculara yapılan iğneden yapın, yarın gidip keremo'yu alıp geleyim, sonra ameliyat olurum" dedi!
22. bir gecelik otel rezervasyonu yaptı. tren biletlerini aldık.
23. bu sabah da bindi gitti...
24. saat 12.20'de inmiş olması gerekiyordu.
25. 12.20'de haber yok, 12.30'da da yok, 12.45'te "ben ambulans'tayım, hastaneye gidiyorum, durum belli olunca ararım" dedi.
26. yine bayılayazdım.
27. şirketi aradım. şehnaz hanım'a kafamın gittiğini, eve gitmem gerektiğini söyledim.
28. sağolsun ikiletmedi...
29. eve geldim. yüksel hanım bu arada hastaneden kendi isteğiyle çıkmış, trene gidiyormuş keremo'yu almaya.
30. saçmalamamasını söyleyerek onu durdurdum. "otele git, kerem de oraya gelsin" dedim.
31. o esnada bashocan aradı yüksek'i sormaya... anlattım mecburen. çok üzüldü ve gerildi çocuk. ama mecburdum anlatmaya. hemen tıbbi açıdan bir şeyler araştırmaya girişti o da.
32. yüksek'i aramış, ulaşamamış. tedirgin oldum, belli etmedim.
33. bir ilaç varmış; cypro, eczaneden alamamış. ama alsa o ilaçla yarına kadar idare edebilirmiş. hocalarından araştırmış çocuğum.
34. ilacı yüksek drogeriye sormuş vermemişler.
35. bu arada okulu aradım, ms. sidebottom çok üzüldü, ms. nykityin'i aramam gerektiğini söyledi. haa bir de karne töreninde olsaydım çok gurur duyacağımı ekledi.
36. hemen ms. nykityin'i aradım, durumu anlayışla karşıladı ama kerem otele gidene kadar teyzesi kötüleşir ve hastaneye giderse kerem otelde nasıl yalnız kalacak ki diye sordu. kalır o kalır dedim. çünkü az sonra anlatacağım konudan henüz haberim yoktu.
37. okula yazılı olarak keremo'yu bizim almaya gidemeyeceğimizi, lütfen keremo'nun sierre tren istasyonuna ulaşımı konusunda yardımcı olmanızı rica ederiz maili attım. ms. nykityin yazılı olarak geçmek gerektiğini çünkü okulda yetkili insanların gittiğini, bu yardımı seve seve yapacağını, bunun için ona otel bilgisi ve tren biletini atmam gerektiğini söyledi.
38. bu arada havaalanı hastanesinde kaçan yüksek de otele gitmiş, aradı, otelin havaalanında değil, merkezi tren garının karşısında olduğunu, havaalanında 40 franklık taksi mesafesinde olan otele başka türlü gelmenin zor olacağını söyledi. gerekirse keremo şehir merkezindeki otelde iner, merak etme dedim, o da kuşum benim otele keremo adına para bırakmaya çalışıyor ki çocuk yarın havaalanında filan zorluk çekmesin. otelle "keremo bu gece kalabilir mi diye" konuşmuş, "14 yaşındaki çocuğun güvenliğini sağlayamayız, olmaz, kalamaz" demişler.
39. ikna ederim nasılsa havasıyla ben de konuştum, yanında büyük biri kalsa dedim, belki ali kalabilir diye düşündüm. otel iyice tuhaf davranmaya başladı ve "çocuk bu otelde kalamaz" dedi.
40. haydaaaaa
41. ilaç için ms. nykityin ile konuştum, nişanlısı doktormuş, belki o yazabilir, bana ilacı atın dedi.
42. nişanlısı "benim hastam olmadığı ve bu çok güçlü bir antibiyotik olduğundan, yazamam, yazarsam dava açılır" dedi.
43. yine haydaaaa
44. bu arada sümi ile ilacı konuştuk. arada keremo konusu geçti. benim güzel kuşum "sibel hala ben o saatte arife yengemi almak için havaalanında olacağım, kerem'i alırım, arife yengemi almanya'ya bırakırız. sonra bizde kalır. sabah da havaalanına götürürüm. siz kerem'i düşünmeyin. yüksel hala'yı nasıl istanbul'a bir an önce getirirsiniz ona bakın dedi.
45. önce bir güzel ağladım.
46 bu arada bashocan yüksek'e hemen saat 15.30'a bilet buldu, acilen istanbul'a dönmesi için.
47. aynı anda keremo tramvayla istasyona gitti.
48. görüntülü konuştuk, trene bindi.
49. yüksek havaalanına gitti. hemen onu business kısmına almışlar. yanını boş bırakmışlar.
50. en son 14,59'da aradım. uçak 15.30'da kalkacak, nasılsa konuşuruz dedim. ulaşamadım.
51. inşallan şimdi uçaktadır.
52. keremo tren aktarmasını yaptı. saat şu an 15.37 (isviçre saati). yine ora saatiyle 17.16'da inmesi gerek.
53. ondan bir saat sonra da yüksek buraya inmeli.
54. Allah her ikisini de korusun. perihan teyze'ye de şifa versin. herkes çok endişeli.
55. şu an saat istanbul'da 17.38
56. perihan teyze'ye kan bulunmuş.
57. inşallah 3 saat sonra yüksek burda...
58. ve yine inşallah bir saat otuz altı dakika sonra keremo ile sümi buluşacak...
59. hayat cok acayip.


9 Mart 2017 Perşembe

yıllar yıllar önce

bu kez foto yayınlasam, kelimelerle doldurmasan sayfayı, sizce mahsuru olur mu? efendim? hmmm peki, anlayışınız için çok teşekkürler...





Herkese sevgiler, mutluluklar...