16 Kasım 2013 Cumartesi

haberler haberler haberler


canlarım ya, size çok önemli bir şeyi anlatmayı unutmuşum. keremo'nun dünya için daha uygun olduğunu düşündüğü yeni ekonomik program.

evet, çocuk hem uzayla, hem hayvanlarla hem de finans/barter/GSMH ile uğraşıyor, n'aapsın? çorbayı 2 saatte yapabilen bir anneyle "eee mecbuuuuurrr".

şimdi; keremo planına göre menkul mevduat ortadan kalkmalı, para, poliçe, tahvil şu bu olmamalı. ekonomik işleyiş mal/hizmet mübadelesine dayanmalı. böylece gözünü para hırsı bürümeyen insanlar, başkaları için de çalışmanın önemini ve getirdiği mutluluğu anlarmış. bir de barış eyleminin bir parçası olmaya çalışıp, barışı kurmayı da başarınca kendilerine saygı duymaya ve onurlu yaşamaya başlarlarmış.

bunu 10 yaşında bir kafa düşünüyor.

aynı kafanın ait olduğu çocuk, 15-20 gün önce okula kısa kollu t-shirt ile gittiği ve sweatshirtünü beline bağladığı için B.E.K.B.O.'nda ulema(!!!) din hocası tarafından "sen özürlüsün galiba, özürlü müsün sen oğlum ne bu havada kısa kollu t-shirt, neden o şeyi beline bağlıyorsun?" şeklinde sınıf arkadaşlarının önünde hakarete uğratılmış.

buradan sesleniyorum hoca, git bir kafana yıkama yağlama yaptır. insanlar özürü satın almıyorlar, sen çok dindarsın ya, din hocasısın üstelik, oku, oku yazdıklarımı da öğren, özürlülük bir hakaret ihtiva edebilecek durum olmadığı için, aşağılama aracı olarak kullanılamaz. ancak senin öğretmeye çalıştığın konudan bihaber, aval aval gezen biri olduğunu, öğretimini vermeye çalıştığın (boşuna çabalama kaptan, bu kafayla bu gemi gitmez gerçi) dinin en temel niteliklerinden birini kimseyi incitmeme geriksiniminin teşkil ettiğini bilmediğini anlayınca, karşımdakine hakaret etme istediğim doğduğunda senin adını söylesem mi diye düşünüyorum. eyleme geçersem duyarsın, merak etme.

önce seni T.C. M.E.B.'ye şikayet etmeyi düşündüm, sonra hem çoluk çocuğun varsa onların rızkıyla oynamak istemedim hem de karşıma şikayet mercii olarak senden farklı birileri gelecek mi emin olamadım. sana hürmetimdem, acıdığımdan veya sinirim geçtiğinden değil. nihayetinde kavga gücüm azaldığı için "sözüm parama geçer" dedim ve çocuğumu başka okula göndermeye karar verdim. onca pırıl pırıl, geleceği avucunda tutabilecek eğitim fakültesi mezunu varken senin gibi kalasların (ceviz ve meşe ağaçları beni affetsin, haaa bir de kiraz ağaçları) atanması ne acı değil mi?

kendin gibi birinin çocuklarına öğretmenlik yapmasını ister miydin?

keremo'yu gördükçe, geleceğe dair umutlarım artıyor, bir fidancık, asfaltın ortasından, duvarın içinden, kaldırım taşları arasından inatla baş kaldırıyor, varım diyor. umarım o ve onun gibi binlerce fidan ağaç olduğunda, sen gibi kalaslar, inşaat yapımında, köylük yerlerde dere üzerine yapılan derme çatma ama güzel mi güzel, şiirsel köprülerde kullanılarak, tükettikleri oksijenin, suyun hakkını biraz olsun vermiş olurlar. dilerim bu çocuklar güneşi yakaladıklarında, senin şürekan ışığın ulaşabildiği herhangi bir platformda olmazsınız.

senden bahsettiğimi biliyorsun ama kim olduğunu bilmiyorsun, değil mi? boşver, yorma o güzel kafanı, anladım ben seni....

UMUT VARDIR VE OLACAKTIR!



Hiç yorum yok: