3 Mart 2008 Pazartesi

ad infinitum uniti

serpentum adhis memorantum ( ayyyy itiraf ediyorum başlıkta sadece bir anlam var; sonsuza kadar beraber. giriş cümlesi ise külliyen meaningless )... anlatmak istediğim çok şey var; bu yazıya da 3 mart 2008 pazartesi günü başlıyorum, ne zaman biter meçhul. neyse durun bakalım bir başlayalım;

2007'de muhtemelen paylaştığımız gibi varyant varyant sorunlarla karşılaşan ben ( gerçi makus talih yakamı 2005'ten beri bırakmıyor ya ) 2008'e dair pek çok ümit beslemekteyim. mamafih 2008'de yüzünü göstermeye başladı ve anladım ki ondan da pek hayır yok. gerçi ehven-i şer olmasını dilerim kendilerinin ama şüpheliyim. gelelim beni bu kertede döküleceğim bir yazı yazmaya iten nedenlere; insanlardaki korozyon, mutasyon, ne bileyim nasıl desem insani meziyetlerden alabildiğine uzaklaşma, standart özelliklerin birer birer erdem haline dönüşmesi gibi konulardan bahsetmek durumundayım.

rölatif olarak relative olan insanlarım ( akraba kelimesi bana hem fonetik hem de anlam olarak akbabaları hatırlattığından " akraba demek istemiyorum. relative diyelim ) hepsi homo sapiens sınıfından uzak insanlar, dayı, amca, hala, teyze... hepsi süper. hangisi önce gözlerimi oyabilecek diye yarışıyorlar kendi aralarında. bende birincilik madalyasını hepsine veriyorum. hayır anlamıyorum ki insanın bir tane mi düzgün akrabası olmaz. hayır efendim olmuyor. bizimle çalışan mısto lakaplı düzenbaz bir arkadaşımız ssk'dan hasta olduğuna dair rapor alıp başka bir firmada çalışmaya başlıyor. bunu ne ssk'ya ne de çalışma müfettişlerine anlatma ve nasıl kandırıldıklarına ikna etme şansımız yok. ne tuhaf değil mi? ayrıca bu yılın getirdiği bir fevrilik midir bilemiyorum insanlarda bir afra bir tafra... birşey değil aslında da bana hafiften hırr denince ben direkt saldırıya geçiyorum tabi kötü oluyor. haftalardır sürekli kavga modundayım. aslında içten içe tükendim, itiraf ediyorum. amma velakin ortam düzelmediğinden başka moda da geçemiyorum. azıcık alttan alsam, sakin olsam dünya hemen zıvanadan çıkıyor; diyorum kendi kendime " hop hop hooop değil tonton, dünyanın sana ihtiyacı var " ve anında hırrrrr hale getiriyorum kendimi.

bugün aslında 19 mart 2010. bu yazıyı bir yerlerde unutmuşum. oldukça paranoid bir haldeyken yazmışım belli. şimdi daha kendim odaklı bir ruh halindeyim, açıkçası artık burda bahsedilenler çok da umurumda değil. herkesi yolunu bulmaya çalışan zavallı karıncalar gibi görüyorum. bir ben normalim, aslında ben de normal değilim... çünkü ben atlas'ım ve dünya benim sırtımda. düş sırtımdan demek istiyorum ve selamlar yolluyorum..

Hiç yorum yok: