9 Ocak 2008 Çarşamba

i found my own true love was ooooon aaaaa blue sunday

nasılsınız canlarım? pardon, duyamadım? neden? hava soğuk diye mi? sıcakta pestilimiz çıkarken daha mı iyiydi? soğuk güzledir, diri tutar, canlı tutar. kendimize geliriz. pelteleşmeyiz. şimdi hadi bakalım alıyoruz paltolarımızı, çıkıyoruz barbaros bulvarının başına ve denize doğru yürüyoruz. olmadı çıkalım gümüşsuyu'nun başına, koşarak vuralım kendimizi aşağıya taaa dolmabahçe'ye kadar. bu ikinci öneri benim yıllardır denemeye yeltendiğim, her buhran anında " koşarak incem gümüşsuyu'ndan aşağıya, bağıra bağıra " diye içimden geçirdiğim bir kaçış sendromumdur.

bu da olmadıysa alın mp3'ünüzü vurun kendinizi yollara, yedi tepeli şehirde veya tepesiz şehirlerimizde. yürüyün de yürüyün. ayak tabanlarınız ağrısın, parmaklarınız su bile toplasın. bacak kaslarınızın çalıştığını hissedin. o ağrılarla beraber kafanızdaki menfi bütün düşüncelerin uçuşup kaybolduklarını duyumsayacaksınız. eve dönünce de ayaklar feci ağrıdığından hemen ılıktan sıcak mamafih sıcaktan soğuk bir leğen sabunlu su hazırlayıp çimdirin ayaklarınızı içinde. yarım saat sonra kurulayın ayaklarınızı ve kremleyin. hemen pamuklu bir çorap geçirip üzerine ısınmalarını sağlayın. derken evden birinin çayı hazırlamasını beklerken alın iki yastık, koyun ayaklarınızın altına, uzanın. perdeleri açıp bulutlara bakarak hayal kurun. unutmayın " ....gündüzleri hayal kuranlar, (yalnızca) geceleri hayal kuranlardan kaçan birçok şeyin farkındadırlar.... "

hadi iyisiniz bugün de benden birşeyler öğrendiniz, yarın hicri yılbaşıymış. arka arkaya sürekli yeni yıllar geliyor. demek ki seneye iki yılbaşını ( hicri, miladi ) tam anlamıyla one after another yaşayacağız. öyleyse hep beraber ve solo şarkılar...

keremo's mom

Hiç yorum yok: