24 Temmuz 2016 Pazar

cry the beloved country

ne güzel bir kitaptı, from Alan Paton. bugün konumuz yine biraz ondan biraz bundan, en çok da Keremo'dan olacak. eee bu bir standart, alıştınız artık. sizleri hayal kırıklığına uğratmak istemem.

ülkemizde hareketli günler yaşandı, havaalanı saldırısı ve darbe girişimi hepimizde ciddi travmalar oluşturdu. hemen yakınımızdaki hastaneye gelen onlarca ambulans, darbe girşiminde tepemizde korku salarak uçan F16'lar. geride bırakmak ve bir daha karşılaşmak istemeyeceğimiz kötü anılar silsilesi. her kafadan onlarca ses çıktığı dönemler. tarih sikluslarının demirden, tunçtan olanlarından biri. oysa ancak çok ama çok beğendiğim filmleri yeniden izlerim ben, her filmi değil. lütfen bu yaşadıklarımız da tarih sayfasına gömülen anlardan olsun, mümkünse bir daha benzerleri ile bile karşılaşmasın kimse.

öte yandan, güneş ışığım, hayatın aydınlık yüzü, benim açımdan neşe ve erdemlerin vücut bulmuş hali; Keremo. 6 hafta kalmış kendi hayatına başlamasına, gündelik hayatını salt kendi iradesiyle idame ettirmesine veya yuvadan uçmasına... buz devri 5'te manny, peaches'a diyordu ki; her anne baba çocuğunun büyümesini, kendi ayakları üzerinde durmasını, kendine bir hayat kurmasını ister. aynen öyle. onun kendi kararlarını veren, doğruyu yanlışı ayırt edebilen, bağımsız, deneyim kazanan, pragmatik bir yetişkin olma yolunda ilerlemesi hayranlık verici bir şey. zaman zaman "ben ne yaptım da bu harika yaratığı gönderdi Allah bana" diyorum. öte yandan, kendi elimle o harika yaratığı uzak diyarlara yollamak tam bir işkence vasıtası.

bu yaz yine yesch ile buluştuk. konulardan biri (ki insanlığı kurtaracak pek çok konuyu konuştuk) bizim geleneksel aile anlayışımızda aile ile çocuk arasındaki (dikkat anne ile çocuk değil, aile ile çocuk arasındaki) göbek bağının bir türlü kesilemeyişiydi. aileler bu kopmayı çocuğu sevmemekle eşdeğer tutuyorlar. tersini düşünüyorum, zor, gerçekten zor. göbek bağı kesmekten daha zor. göbek bağı kesilince hiç değilse havaya hoplatıp zıplatabiliyorsun, yani aslında onun kesilmesini sen de istiyorsun. ama omzuna, yanağına istediğin an öpücük konduramamak, sıkıca sarılmak için tatil dönemlerini beklemek pek eğlenceli olmayacak. tamam. bu kadar duygusallık yeter. zaten her saniye benim dizimin dibinde olacak değildi ya.

ışığını saçacak elbette, başka yerlerde de parıldayacak. güneş nasıl ben görmediğim zamanlarda da varsa, dünyanın başka yerlerini aydınlatıyorsa, Keremo da öyle. yolun açık olsun canım oğlum, sana hep melekler eşlik etsin, aşamayacağın zorluk olmasın inşallah... insan zor zamanlarda kendini tanırmış. kolay bir deneme olmayacak senin için, ama aşamayacağın bir şey de olmayacak. sana söz veriyorum, fiziken her saniye olmasa da manevi olarak hep yanında olacağım.




Hiç yorum yok: