31 Ekim 2018 Çarşamba

Ad Astra Per Aspera

merhaba,

hüznün derinliklerinden bir merhaba sunacağım herkese. başlık bir ipucu vermiş olmalı bu yazının konusu hakkında. 2010 yılından beri arkadaşım, yoldaşım olan, iyiyi, gerçeği ve yapılması gerekenleri paylaştığım dostlarım, hocalarım ve kardeşlerimle yollarım ayrıldı.

bugüne kadar geride bıraktığım çok insan oldu, çok. şimdi fark ediyorum ki, hiç biri bende bu hissi bırakmamış. nasıl bir yer ayırdıysam kalbimde, onlar gidince yerinde koca bir boşluk kaldı. 

...
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
...

kimilerinin bizdeki değeri, kaybedince anlaşılıyormuş. kaçırdığım zamanlara mı üzüleyim, kaybettiğim dostlarıma mı? koşullara mı? depresyonsa bunun adı depresyon; yeryüzünde ne hissettiğimi anlayacak insanoğlu yoktur gibi geliyor şu an. ne ilk kez ben yaşıyorumdur bunu, ne de son. yine de kabullenemiyor insan sekiz yılın sonunda bir başına kalmayı. konu aslında bir başına kalmak değil, yalnızlığı severim ben. konu dostlarımdan, sevdiklerimden ayrılmak.

ne desem bilemedim, her şeyi öylesine detaylı anlatan ben, bu konuda bencillik yapmak istiyorum, altın hazineyi kendime saklayacağım. dünden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak, içime oturan öküz kalkmayacak, o halde ne yapmalı, değişimi başlatmalı. madem ama dönüşüm, haydi başlayayım. bakalım iddia ettiğim kadar derin izler kalmış mı bende?

bugünden itibaren yapmak istediğim, yarım bıraktığım, ötelediğim işleri tamamlamaya karar veriyorum, kendimle çalışmaya başlıyorum.

bu zamana kadar bana ilham veren, tanımaktan onur duyduğum, sevdiğim, saydığım, onlar olmasa nasıl olurdum düşünmek bile istemediğim insanlara sonsuz şükranlar... iyi ki varlar, umarım hayat bizi yeniden karşılaştırır (gözyaşı bile kifayetsiz, ne fena).

herkesin yolu açık olsun, galip sayılır bu yolda mağlup

Ad Astra Per Aspera
(zorluklardan yıldızlara)
 

Hiç yorum yok: