26 Kasım 2007 Pazartesi

haftasonu

geçen cuma ofis o kadar soğuktu ki, donan kemiklerim pazar akşamına kadar battaniye altında durmak suretiyle ancak açılabildi. şimdi tam fırına girecek kıvamdayım :-)))

geçen hafta çarşamba hani keremo'nun doğumgünüydü ya işte o sabah " boşver bugün okul kıyafetini giymeyelim, hatta en güzel kıyafetini giyelim oğlum " dedim. çocuğum bana cevap verdi

" benim en güzel kıyafetim sensin anne "

nasıl hislendiğimi anlatamam... nasıl bir mantık yürütmedir, nasıl bir duygusallık. yerim ben seni şeklindeyim. cumartesi deyvit ile telefonda konuştular, konuşma bittikten sonra " seni çok özlemiş bence " dedim. " farkındayım zaten " diye cevap verdi. komik bu herif, resmen komik. pazar günü deyvit kendisini ziyarete gelince bir öpüşmeler, koklaşmalar... hasret gideren iki dost modeli.

bu sabah okul açıldığından beri nihayet tamamlayabildiğimiz formasını giyerek okula yollandı. gri hırka, sarı gömlek ve füme kaşe pantolondan mütevellit kıyafetle nasıl büyümüş gibi duruyor, nasıl yerim ben onu.

hastalık, battaniye ve tv üçgeninde geçen haftasonumdan ( haa bir de deyvit'in ısrarı sonucu palto altı pijama şeklinde akşam akşam dışarı da çıktım, anlatmayı unuttum ) arda kalan sadece bunlar, bir de günlerdir aklıma bir şiirin sadece bir satırı geliyor; hatırlıyorsanız lütfen fill in the blanks ....... herkesin düşe kalka bir gözyaşı vardır...

hepinizi öperim, lafın gelişi hepinizi diyorum. isimlerinizi biliyorum ve hatta adile teyze gibi sayıyorum kuzucuklarımın isimlerini; zehraaaaa, deyviiiit, belki bir parça yüksek, belki nihayet, o kadar.

hadi iyi günler, tutmayayım ben sizi, rahat bırakın ben, hislendim, ağlamak istiyorum

Hiç yorum yok: