7 Kasım 2007 Çarşamba

uzay komporu

sevgili okur ( artık tek kişi olduğunuzu biliyorum ), hattı zatında bu da birşeydir, ya siz de olmasaydınız ve kendim yazıp kendim okusaydım. kendime mektuplar şeklinde.

neyse felsefeyi geçip hikayeye geliyorum; dün akşam keremo'yu anneannesinden almaya gittim; yine gelmedi. " seninle değil babamla geleceğim eve, sen kendin git " dedi. ben de eve tek başıma gitmektense keremo ile birlikte babasını bekleyelim dedim. keremo bir oyun oynamak istedi ve astronotçuluğa başladık; keremo astronot oluyor ve uzayda neler olduğunu anlatıyor bana

"güneş var ama çok uzakta, yakmıyor, aydedem var güzel ve büyük, yıldızlar var ve de çok fazla gezegenle kompor var. gezegenlerin otuzuncusunun adı sempıl, sempıl. komporlar da çok büyük ve hiç uyumuyorlar, inanılmaz ama hiç uyumamışlar anne " diyor. " gezengenlerin yanısıra dünya da uzayda bulunuyor " dedi. sürekli de roket istiyor, uzaya gidecekmiş " oğlum daha roket kullanma yaşına gelmedin beyaf " diyerek şimdilik atlatıyorum ama mecbur kalırsam çocuğu üzmemek adına alacağım tabi. tek korkum bizim oralarda yabancı araç yani her akşam o mahalleye gelen araçlar dışında bir vesait parkedince hırsızlar hemen camını kırıyorlar. ee ya bu roket meredinin de camını kırarlarsa ne ederim ben, nerede yaptırırım? roket sigortalayan şirket cam kırılmasını sigorta kapsamında sayar mı? ooof off sevgili okur büyük başın derdi de büyük oluyor gördüğünüz gibi. ben boğa burcuyum ya; hani büyük baş olayı... bir de ehliyet meselesi var tabi, duyduğuma göre roket sürücü ehliyeti nasa tarafından veriliyormuş, şimdi çocuğumu amerika'ya mı göndermem gerekecek bir de? hıh, hiç olmaz, çok karışık bir memleket, yollayamam ben kuzumu. zaten annesi paranoid resesyonda ( böyle birşey var mı bilmem ama kendi diagnosisim bu işte ben buyum; dublin'de keremo gözden uzaklaştığı an afakanlar basıyor, kafamda felaket senaryoları yazıp çocuğa hönkürüyordum. kendisi kaldırımdan yola doğru koşuyor, masalara çıkmaya çalışıyor, ağzını vurup damaklarını kanatıyor, kafasını çarpıyor, kaldırıma oturup ayaklarını yola uzatıyor ve hemen dibinden de otobüsler geçiyor, bu arada ölüyoruz korkudan çocuğun bacakları gitti diye. en son olay; istanbul'da uçaktan inmek için sıra beklerken keremo aralardan fıydı gitti, ben indiğimde körükte bile yoktu, koştum pasaport kontrole doğru, hıh ıh yok, tekrar uçaktan indiğimiz noktaya yöneldim yine yok. tam ağlamak üzereyken bir polis gördüm ona sordum görmediğini ama keremo'yu bulamazsam polislerden yardım isteyebileceğimi söyledi. az sonra ilerden bana doğru koşmakta olan keremo'yu gördüm ve yeleğinin ensesine gelen tarafından sertçe tuttum, kızdığımı anladı ama yanımda yine kalmadı koşturmaya devam etti taa ki valizleri almaya gidene kadar. bu çocuk ehliyet alsın diye amerika'ya yollanır mı? en iyisi ordan bir kaç arkadaşı arayıp rüşvet müşvet artık ne gerekiyorsa yapacağız alacağız bu ehliyeti oraya gitmeden ) roket tedariğini nasıl yapacağız bilmem artık, ey yegane ve kıymetli okurum söyler misin bana nereden alınır bu cihaz? hatta varsa oradan bana akıl, fikir, sakinlik gibi erdemleri enjekte edebilecek bir müstahzar da alayım, parası neyse ödeyeceğiz!!!

Hiç yorum yok: