10 Kasım 2008 Pazartesi

hayal kırıklığı ve muz kabuğu


sizin de kendi kendinize kurduğunuz - biraz şizofrenik de olsa - bir dünyanız vardır eminim. orda yenilikler, beklenen ve beklenmedik olaylar, sonuçlar vesair duygudurumlar yaşıyorsunuzdur. insan ne güzel kendi kendine konuşur, kavga eder, barışır, iki kişi yaşar tek vücutta, hatta bazen daha çok kişi olur. kendi kendine futbol oynamak gibi, hasmı da bizzat ve şahsen kendisiyken satranç turnuvası düzenlemek gibi bir şey. amma velakin oyuna ruhunu kattığınız kişi bizzat ete kemiğe bürülü biriyse farkında olmadan o da katılıverir oyuna. hem de hiç beklemediğiniz bir hamle yaparak oyunun seyrini de sizin katılım payınızı da değiştirir.

işte tam bu aşamada; eğer bunun oyun olduğunu, hayal mahsulü bir durumla karşı karşıya olduğunuzu unutmazsanız kurtardınız paçayı. velev ki oyun sizin ruhunuzu zaptetmişse yandınız. rol arkadaşınıza ne güven kalir, ne sevgi saygı, sadece kötü yönlerini görür ve hayal kırıklığı yaşarsınız. oysa sizin iç dünyanızdaki kişi böyle biri miydi? ne güzel anlaşıyordunuz hepsiyle, fikir teatisi gırla. şimdiyse aslında ne mene birileri olduğunu anlamak nasıl da kırdı sizi.

galiba en doğrusu hiç hayal kurmamak. ya da hayallere kimseleri katmamak, ne dersiniz? dersu uzala

neyse ki benim başıma hiç gelmez böyle şeyler, bunlari bir arkadaşım anlattı, ondan duydum yani.

Hiç yorum yok: