21 Nisan 2008 Pazartesi

niçün ama niçün

bugün size bir konu daha var anlatmak istediğim. şöyleki; bir kısa film pro(c)jesi. kadın filmleri festivaline yetiştirmek istediğimiz. konu kabataslak haliyle; şehir yaşamının ezilen kadınları. hoş köy yaşantısında da prenses sayılamayız ya. sonuç olarak - uzatmayayım - konu ezilen kadınlar. annelik, kariyer, eş durumları, hayatın yükü, kız evlat sadakati, yeğen olmak, teyze olmak, ne bileyim işte abla olmak, olmak da olmak yani. sayınca bile afakanlar basıyor. bu savımı destekleyecek geleneksel tanımlamalarım da mevcuttur efendim; kızın hep kızın, oğlun evlenene kadar oğlun.

ne bu ya, ben niye evlenince evlat olmaktan istifa edemiyorum? bu ana olma vasfının bedeli midir? ayrıca evlenir evlenmez üzerimize yığılan çamaşır durumu, bulaşık durumu, yemek durumu, ortalığın toparlanması durumu da nedir? neden bunlar konusunda benim endişelenmem gerekiyor daima? ha? sadece bağyan olduğum için mi? bir de bunun devamlı bakımlı olmak, süslü püslü gezinmek, derli toplu giyinmek gibi mustları da var. çizgili pijama üstüne atlet giyer erkek milleti ama bizler için o tip pijama üretilmemiştir. çok şanslıysanız evde abi veya babadan kalan pamuklu rahat pijama vardır veyahutta havludan yapılan alt üst takım, kısmen pul payet işlemeli ev kıyafetlerine sahipsinizdir. en çok da taupe/sütlükahve renginde olanları revaçtadır ( hoş benim hayatımda olamadı öyle bir takımım ). geçen keremo ile birlikte izlediğimiz çizgifilmde bile adam işten gelip çok yorgunum, yemekte ne var " diyordu. bu şekilde çocukluktan itibaren erkek milletinin kafasına kazınıyor; sen talep eden olacaksın. sürekli isteyeceksin, birileri de bunları yerine getirecek. artık annen mi olur, eşin mi, kızkardeşin mi olur bilemeyiz.

hep marangoz olmak istediydim hayatta, iktisatçı oldum. en son yaptığımız şeyh bendi misali savurganlığı saymazsak hep iktisatlı da oldum. içimdeki ahşaba şekil verme isteği, ondan canımın istediği şekil ve şemalde eserler ortaya koyma hevesi hiç bitmedi. bir süre resim çalıştım, sonra porselen geldi. keşke daha evvel başlasaymışım dedim porselene; bana kattığı sabrı ve konsantre olma zorunluluğunu farkettiğimde. şimdi de kişisel gündemimde bu film var. aslında iki kafa - bloodbrothers - olarak planlıyoruz filmi. oyuncu olarak uma thurman'a, bette midler'a, julia roberts'a teklif götürdük. binaenaleyh istedikleri ücretlere ve filming için uygun olan zamanda gelip gelememelerine bağlı olarak castinge karar vereceğiz. belki bizim sorunlarımızı daha iyi yansıtabilmesi için daha lokal insanlara rol vermemiz lazım. aklımda birkaç kişi var aslında; f., y., ö., m. filan ama aslında tam da emin değilim. neyse ki hiçbir zaman emin olmadım hayatta, peh. bir kaç non-bayan arkadaş var filmde oynamak isteyen. bu bir kadın filmi olmamalı, yani aslında kadın filmi olmalı da, hayatı kadınlara dar eden erkekler de oynamalı filmde. hatta tüm kadınların birleşip erkekleri dövdüğü bir final düşünüyorum. nasıl ama? şöyle çamaşır yıkadıkları tokaçlarla, temizlik yaptıkları süpürgelerin sopalarıyla, yemek hazırlığında kullandıkları kepçelerle saldırsınlar er diye salınan varlıklara ve de bi temiz sopa çeksinler. sanıyorum benim içimde bir şiddet canavarı var, yıllarca besleyip büyütmüşüm. şimdilerde piano piano açığa çıkıyor. yazdıkça farkediyorum ki şiddetimi de kusuyorum peyderpey. acaba filmde bruce lee'yi mi kullansam özel efektler yardımıyla. ve de hatta brandon lee. baba oğul oynasınlar.

neticede canlarım film procesi şu halde;
bloodbrothers; hazır,
film çekme şevki; hazır
mekan; hazır...

öykü, senaryo, oyuncular ve kameralarımızı da hazır ettik miydi iş bitmiştir. oscarlık bir film sizi bekliyor. buyrun, keyifle izleyin. lütfen salonda çat çut mısır yemeyin, içecek getirmeyin. biraz saygı yahu. bunca emeğe, zamana, paraya, rollerini hakkıyla ve özveriyle yerine getiren castımıza, set çalışanlarına saygınızı gösterin. neyse, tamam sinirlendim ben yine. çıkıp biraz hava alayım priştine taraflarında. sonra görüşelim. epey sonra. yıllar sonra, yıllaaar sonra, yine eskisi gibiiiii ( kalibi bizim okulda çakilmiş sevimli bir parçaydı, zaten icra edenler de bizim okuldan mezun çocuklardı sanırsam ) sanırsın dağlarda yooool olmaz, uzanırsın kalbinde güç kalmaaaz, uzanırsıııın, yarın olmaaaaz, ıyyyy yeter. ben kaçtım. hadi dağılın.

Hiç yorum yok: