19 Ekim 2007 Cuma

das wörterbuch

bir arkadaşımız keremo'nun söylediği komik kelimeleri yazmazsak unutacağımızı söyledi. ben de yazıyorum;

aabak = ayakkabı

ağya yakalanmak = ağa yakalanmak

altın kusula = altın pusula

altun yüzage = altunizade

badi = başak

bakingan sarayı = buckingham sarayı

biro = puro

borgın king = burger king

canlıca = çamlıca

deyvit = zehra

ekitek = etiket

esinebeş = cinebeş

etedilik = elektrik

firamit = piramit

funday = hyundai

gaburga = kaburga

geler misin = gelir misin

geyk = geyik

hakkı baba = tavşan

haps = hapis

hibal = sibel

hokkay = yüksel

ılhamur = ıhlamur

jenatör = jeneratör

karhaman = kahraman

kepçak = ketçap

kondol = gondol

koyuşın = esmer ( sarışından mütevellit )

mekdanus = mc donalds

mikibi kasabası = bikini kasabası
sponge'ın yaşadığı muhit:-))) )

moza = boza

muslat = vuslat

parfün = parfüm

pegyamber = peygamber

porkatal = portakal

safir = misafir

serbis = servis

tahteravil = tahterevalli

taski = taksi

terövist = terörist

tunapark = lunapark

verer misin = verir misin

yadro = radyo



* anneannesiyle bir gün sokakta yürürken geçen cenaze arabasına o kadar dikkatlice bakmış ki bizimki, anneannesi mecburen " insanlar ölünce bu araçlarla taşınırlar " demiş. keremo da sormuş " cenazeleri bu kamyonette mi taşıyorlar? "

* dün gece deyvit'in saçlarını sarı yaptığını anlattığımda " anne sen de sarı yap, ama samsarı. öyle arada turuncu filan gibi olmasın. ben sarı çok seviyorum " dedi. bense seni seviyorum dedim.

* bugün oldukça komik bişii geldi başıma; öğleden önce bir müşteriyle görüşmem vardı, onların ofisine gittim. görüşeceğim kişilerin o an bir meşguliyetleri olduğundan toplantı odasına alındım. odada çin'den gelen enteresan numuneler vardı. incelerken bir tanesinde hoş detaylar olduğunu farkedince hemen iki fotosunu çektim ve makinamı çantama kaldırdım. az sonra toplantı başladı. çok kafa dengi ve komik iki meslektaşla toplantı yapınca epey eğlendik, güldük. bu esnada odada kamera olduğunu farkettim. tuhaf geldi toplantı odasına kamera koymaları ama önemsemedim. sonra şirkete dönüp bizim ofistekilere fotoları gösterirken kamerayı hatırladım. benim çaktırmadan fotoğraf çekme anımı birileri görmüştü. someone is watching meeeeee. ıyyy. olmaz böyle şey yoksa rüya mı? hemen kendimce çok normal birşey yapmışım gibilerinden bir mail düzenledim ve muhataplarıma yolladım. umarım çok gülmemişlerdir benim çaktırmadan fotoğraf çekmeme :-(

* yarın tahsilat günü, gidip oldukça yüklü miktarda para toplayacağımdır. siz de toplamak isterseniz numaraları kaydedin; 6, 12, 25, 29, 35, 37... bu kıyağımı da unutmayın...

hade iyi akşamlar, kovalasın sizi tavşanlar
not: sağ üstteki foto yağmurlu bir günde otomobil camına yapışan damlaların ardındaki yüksek görüntüsü. fotoğrafı çeken; reyes lopez torres alfonsa garcia ( bu gerçek bir isim, benim ispanyol bir arkadaşımın adı, şaka gibi di mi? )

Hiç yorum yok: