27 Ağustos 2007 Pazartesi

benim kristalim


bu cumartesi, 25/08/2007, günü arkadaşım nesrin'le bir toplantıya katıldık. iştirak etmeden önce konu başlıkları hakkında pek fazla fikir sahibi olmasak da, güzel hava, boğaz kıyısı, uzuncadır biraraya gelememiş olma gibi sebeplerden dolayı gidelim dedik. çok güzel bir lokasyonda, okul öncesi eğitim veren bir kurumda düzenlenmişti toplantı. sevimli bir yerdi, sahipleri daha da sevimli, güleryüzlü ve canayakın iki bayan. ankara'da ( ankara güzeeeel ankaraaaaa ) mevcut eğitimde farkındalığı ve farklılığı benimseyen bir kurum istanbul'da şube ( şubedubeduuu ) açmak istiyor ve özellikle finansal partner arayışında. konu anahatlarıyla bunlar. ama detayı daha güzel; şöyle ki toplantıya katılanlar rengarenk...

bir tiyatrocu, çeşitli oyunlar oynamış, seslendirme yapmış ve yapıyor, yoge dersleri veriyor ama huzurevinde. en genç öğrencim 55, en yaşlısı 85 diyor eğitmen, tiyatrocu ve seslendirmeci hanım. cıvıl cıvıl, otuzbeşim diyor ama yirmilerinde enerjisi ve aurası var. iki çift var, iki de kızları.. üçer yaşında, mahmurlardı, uykulu uykulu bakıyorları ben gördüğümde. koşup zıplamaktan terli terlilerdi, kırmızı yanaklı ve de komik. anne - babaları da sosyal ama bu düzene asosyal tiplerdi. muhalif ama kendi içlerinde uyumlu filan, eğitime bu haliyle karşı ama eğitimsizliğe daha da karşı, tanımaktan memnun olacağınız dört kişi. kendi yöntemleriyle hayata muhtelif katkılarda bulunmuş, dahası için pırıl pırıl planları bulunan dört kişi. toplantının mimarı öğrenimini aldığı konuları çocuklar için kullanmayı başarmış ve onbeş yılda bu birikimini marka haline getirmeyi başarmış bir oyun kurucu. nesrin'le ben en sakin ve renksiz iki kişiydik o toplantıda. konuşmaların sonlarına yaklaşırken üç hanım daha geldi. birini yazılarından tanıyorum, içten ve abartısız yazar. bunu nitelemek amaçlı değil anlatmak için söylüyorum. üstünkörü çocuklardan bahsederken bana " kristal çocuklarla ilgili yazılar okuyun, sizinkisi kristal olabilir " dedi.

konuyu ben tamamen unutmuşum, bugün aklıma geldi ve kendimi bilgilendirdim. anladım ki benim keremom kristal, quartz, radyum ( aragon'un pekbilent taşından çıkardığı ) ve muhtelif kıymetli taş. gerçekten dünyada tek bir tane muhteşem çocuk var, bütün anneler de ona sahip ya :-)

ben vejeteryan sayılırım, arkadaşlarım bilir, sadece balık, tavuk ve köfte yerim. kıyma / parça et / etli yemek ağzıma sürmem. keremo bünyemde yaşamaya başladıktan sonra canım nasıl et ( kırmız parça etler ) istemeye başladı. sabah, öğlen, akşam haşlama et yiyebilecek durumdayım. herkes şaşırıyor, nasıl olup da ben sürekli et istiyorum, öyle köfte möfte değil, bildiğiniz et! neyse ki keremo doğup biz iki ayrı insan olarak yaşamaya başladıktan sonra bu his geçti gitti, bünyem o kırmızı et çılgınlığından kurtuldu. yeşil günlerime döndüm.

işte, bana bunca tuhaf, farklı ama son derece benzersiz, lezzetli duyguları ( yemek açısından değil, ruh zenginliği bakımından ) yaşatan küçük kuzum keremo'ya, kristal olsun olmasın, varlığı, bana kattıkları, öğrettikleri ve yaşattıkları için teşekkür ederim. kapanışımı onun bir cümlesiyle yapmak istiyorum;

sahne, sabah anneannesine bırakmadan önce giydirmeye çalışıyorum, penye bir şort çıkardım kendilerine, o da yorum yaptı;

yuh annecim, bunu mu giydireceksin bana?

aynen tornistan tabi, şöyle adam gibi bir kumaştan şort bulundu ve paşamız kabul buyurduklarından giyinip yola çıkabildik.

önümüzde ( seçim, cumhurbaşkanı tayini vs bittiğinden kelli artık kendi heyecanımıza transfer olabiliriz ) irlanda gezisi var, inşallah. nasıl heyecan nasıl bendeki. keremo ile, deyvit ile uzun süredir yapmak istediğim bir yolculuğa hızlıca yaklaşıyoruz. heyyyoooo. gerçi ondan önce ev taşıma, yerleşme vesair işler var, yine de irlanda meselesi daha primer, mc cormick, aberdeen, dublin ve bonooooooooooo. muhtemelen o da işlerini ayarlar ve söz konusu tarihlerde dublin'de olur. eşek değil ya, bugüne bugün ben geliyorum memleketine, ziyarete.

yöre hakkında bilgisi olan, uygun fiyatlı ve güzel otel / guesthouse bilenleriniz varsa yazmanız saygılarımızla rica olunur. keremo'yla ben gerçi bono'da kalacağız da deyvit'e kalacak yer lazım. onu da peşimizde götüremeyiz, ayıp olur.

istediğiniz bir şey varsa mc cormick, yazın getirelim. önce paranızı yatırın, merkez bankası, avro hesabı 1973 numaraya, sonra da listenizi yazın. her ürüne on avro da nakliye parası ekleyin cancağızlarım, eee sonuçta uçaklar suyla çalışmıyor.

öpüyorum hepinizi mutluluktan, hadi televizyonları kapatın ve dışarı çıkın, gezin, dolaşın, gençliğinizi güzelliğinizi yaşayın...

Hiç yorum yok: