7 Eylül 2007 Cuma

bütün işler beni bekler


lisedeyken bir kompozisyon sınavı olmuştuk; konu başlığı " i believe in ... " idi ( burada ugandalı arkadaşımız idi amin'i anımsayalım, tamam bitti konuya dönelim ). konu başlığı bu olunca ben de tuttum tüm inandığım dinsel, düşünsel, yaşamsal kanıtları sıraladım. liste halinde, uzuuun bir kompozisyon verdim. arkadaşlarım çok dalga geçmişlerdi, hatta doruk " kızım sen manyaksın " demişti. sınavdan sadece ben on alınca da " tabi hoca da manyak " demişti. öğretmenlere hiç saygısızlık etmek istemeyiz, bu sözleri kınıyoruz burada! doruk; çok ayıp.

şimdi ne sınav var, ne öğretmen, arkadaşların çoğu dünya coğrafyasının farklı enlem ve boylamlarında. buna mukabil benim hala listelerim var. bunlardan en acil ve sırtımda yük olanını sizlerle paylaşmak istiyorum, müsadenizle;

1. önümüzdeki hafta ev taşınacağı için eşyaları toparlamak

2. yeni eve yerleşmek

3. doktorun istediği ultrason ve sair testleri yaptırmak. korkmadan, mütenasip bir dişçi bulup sinsi sinsi sızlayan sağ üst 20'lik dişi göstermek

4. keremo'ya yine yeniden ( röntgenci kız düzgün görüntülenen bir röntgen olmadığını söylediydi aslında, o vakit hemen yeniden röntgen çektirmek istememiştim ) röntgen çektirmek

5. mümkünse, zatıalim kendimi hazır hissederse rejime başlamak

6. ve hatta yürüyüşe

7. teyzem ve kuzine teşekkür baabında ( bana iki tane çok cici elbise hazırladılar da, söylemesi ayıp ) iki hediye vermek

8. ( az evvel istanbul avrupa yakasının internet bağlantısı kesildi, oysa ondokuz madde yazmış idim vazifelerimi gösteren. nasıl yeniden bulacağım o kelimeleri, gelsin omzuma tünesinler diye, neyse haydi bakalım başlayalım ) yaşını almış amma velakin başını kaybetmiş, kafasız bir amcaya ( kendini genç zannettiği için inadına amca diyorum, yoksa aslında amca değil, henüz kırklarında. ben küçükken kırklar, hatta otuzlar bile çok büyük yaşlar gibiydi. kendim buralara ulaşınca da tornistan durumu. otuzlar da yaş mı? rica ederim ) intikam okları fırlatmak; intikam sever misiniz yoksa bırakır mısınız zamana? ben şahsen kendi göbeğimi kesme meraklısı olduğumdan intikamı da almak lazım diye düşünüyorum. sonra da aklıma gele gele " sandalyesine bally yapıştırıcı sürmek " gibi daha evvel uygulanmamış şahane planlar geliyor. annemler benim hayatta yeteri kadar kötü insanla karşılaşmadığım için, a posteriori ( kendilerince tabi, yoksa hakkımda yapılmış bir deney namevcut ) ruhsal gelişimimi tamamlamadığımı söylerler. oysa yüksel hayatın iniş ve çıkışlarını bildiği için benden daha uyumlu ve hakkından gelebiliyor hayatın, insanların

9. saçlarımı kestirmek

10. dublin otel rezervasyonu

11. uçak biletleri ( keremo, zehrişko ve benim için. mümkünse tek gidiş, kalabiliriz orda yani, problem olmaz. ne yapalım kader böyle istiyorsa icabet lazımdır! )

12. gitmeden evvel otomobil kiralamak ve dublin pass siparişi

13. yeni evdeki ekstra odayı keremo ve kendim için faaliyet yapabileceğimiz, sanatçı kimliğimizi ( bunca zaman oturduğumu evlerin duvarlarında hünerlerimi sergiledim, nedense ev sahipleriyle sanat anlayışlarımız örtüşmüyor. beğenmiyorlar kendilerine armağan ettiğim eserleri :-))) ortaya koyabileceğimiz, tembellik ve buluşlarımızı gerçekleştirebileceğimiz atölyeye çevirmek

14. gidenin ardından metanetle el sallamak



15. geçmişe takılıp kalmamak, bazı şeylerin bitebileceğini, aynı suda iki kez yıkanılmayacağını anlamak

16. aynı suda yıkanmak isteyen olursa " ıyyyy, benim midem kaldırmaz, siz buyrun lütfen " demek

17. burun direğimi sızlatmamak


18. ispanyolca olur, latince olur, arapça olur, yunanca olur. hepsi birden bile olur, farketmez. acilen lisan öğrenmem lazım. kendime ilaveler yapmam lazım. feci şekilde gelişimsiz kalan dimağım açlıktan bildiklerini yemek üzere. bugün yeni birşeyler lazım cancağızlarım, eskileri bitti

19. kendi kendimi hislendirmekten vazgeçmem de lazım. birşeyi düşünür düşünür kendi kendimi o kadar güzel ağlatırım ki, içimi buruştururum. oysa ki öyle yapmamam lazım, kendi kendimizi hislendirmenin hiç anlamı yok. neden böyle yapıyorum bilmiyorum, yaaaaaaa, eskiye ait şeyleri eskide bırak kendim! hatta hemen bırak! zaten eskiden becerebilseydin becerirdin. uzatma, kendini iyice dağıtma.
20. hayatımı toparlamak

21. bir arkadaşım ( zehrişko; böyle isimlere uyuz olurum, uyuz olduğum şeyleri yapmaktan da müthiş keyif alırım. bunca açıklamayı niye yapıyorum biliyor musunuz? beni daha iyi tanıyın diye, yanlış anlamayın diye, karşılıklı iletişimimiz daha sağlıklı olsun diye ) birinden bahsediyordu; büyük bankalardan birinde ifa ettiği görevinden pat diye istifa edip görsel sanatlar dünyasına kendini ışınlayan ama hala " ben neredeyim, doğru yerde miyim, yanlış insanlar mı var etrafımda ? " sarmalından kurtulamamış. Allahım bu bir girdap mı? bizim kuşak lanetli mi? hiç düzelemeyecek miyiz diye düşünüp durmamak. o.p. adlı yaza(mayanımızın )rımızın dediği gibi mutlu olmayı düşünmek mutsuzluk mu getirir acaba
22. bu agresifliğimi ve de depresifliğimi atabilmek için acilen kendimi oyalamalıyım, porselen boyamak olsun, duvar boyamak olsun, ahşap oymacılığı olsun, hangisi olursa olsun... bir tanesi olsun da kendimi oyalayayım. her taşındığımız evde duvarlara bazen şiir yazarak, bazen resim yaparak kendimden iz bıraktım, ev sahipleri pek memnun olmadılar. sanattan anlamıyorlarsa ben ne yapabilirim?

23. belki radikal bir değişikliktir aradığım. cesaretimin bitmediğini, o sathın bütün dünya olduğunu hatırlamamdır.

sizin bugüne kadar yaptığınız en cesurca şey neydi? hadi ama, isim ve yer adı vermek zorunda değilsiniz, yazınızın başına " bunların hepsi fiction, öyle yerler ve kişiler yok, hayal mahsulu " filan dersiniz. ya da madem cesaret sınıyoruz buyrun hodri meydan. hep ben anlatıyorum, biraz da siz anlatın... dinlerim hem de seve seve.

şimdi izninizle kısa bir tercüme işim var, sonra kapalıçarşı tarafına gidip ruhumu eğlendireceğim, akabinde ev toparlama işleri. keremo ile birşeyler yapsak akşama da... yolda içinde ikiyüz bin euro olan bir çanta bulsam. alır mıyım acaba? bilmiyorum, kafam karıştı yine, yüzde atmışım " alamayız, bizim paramız değil " diyor. bakiyesi " belki yüce yaratan göndermiştir, o senin kısmetin " düşüncesinde.

neyse ben kaçtım, konular dağıldı, herkes kendi odasına gitti. hazır ortalık sessizken size elsa'nın gözlerini gönderiyorum. okuyun, beğenirsiniz umarım. ben çok severim. sizi de öperim. iyi haftasonları
not: park görüntüleri yaşamak istediğim kentten. beğendiyseniz siz de katılabilirsiniz ekibe, ipek yolu kervanları şeklinde uzuuuun katarlar oluştursak.. valla güzel olur, tüm olumsuz duygularınızı bırakın, korkularınızı da, paranoyalarınızı, kararsızlıklarınızı bırakın. hatta bırakmakla kalmayın, sandıklara, kutulara koyup üzerlerine kilitler vurun bolca ki geride kalanlara da zarar veremesin bizim bıraktıklarımız. bu memleket de çöplük değil sonuçta. şimdi düşünmeye başlayalım; herkesin sabahlara mutlulukla uyandığı, sorunları çözülmeyi bekleyen olaylar diye nitelendiren, yükselmek için birbirimizi ezmemiz gerektiğini düşünmeyen, pozitivist insanlardan, bizlerden müteşekkil bir toplumuz artık. ne güzel değil mi? düşünmesi bile bu kadar güzelse...

Hiç yorum yok: