20 Temmuz 2007 Cuma

bak anne taburem oldu benim!!!!!


günler öncesinden kandilinizi kutladım ya ben, aslında dünmüş kandil meğer. sordum, etrafımda kimse bilemedi mealini. mübarek gecelerden, dualar kabul olur nev'iinden açıklamalar yaptı aile büyüklerim.

bu aralar içimde manevi bir boşluk daha doğrusu koca bir gedik duyumsadığımdan keremoyu da alıp, kandil akşamı camiye gitmeye karar verdim. dua ederiz, kendimizi ferah feza hissederiz, ohhh misss. sordum zat-ı muhtereme " gidelim anne " dedi. sultanahmet'i hedefleyip yola çıktık. yol üzerinde beyazıt camisini görünce bizimki " anne bu güzel, buna gidelim " dedi. " oğlum sultanahmet çok daha güzel, ona gidelim " dedim, ıhııh. kabul etmez benim küçük keçim. neyse uzatmayayım; gittik beyazıt camisine. benim prensim başında takkesi ve kendi boyunun yarısı kadar olan seccadesiyle ( gerçekten o seccade o kadar minik ki ancak bebekler kullanabilir. onlar da namaz kılmaz. kimler için yapılmış acaba? her şey fonksiyonel olmalı bana göre, aksi halde mevcut olmamalı. yani non-functional must be non-existing!!!! hımmm ) epey önden koşturdu.

içeri girdik; çok güzel dualar okundu. çok çok güzel. ne kadar fazla şey istiyoruz Allah'tan. namazın başlamasına azıcık bir süre kala bizimki kabına sığmaz oldu ve de camiye.
" bir kenara otur " dedim
" anne ben arkadaki teyzenin taburesine oturmak istiyorum " dedi.
ben de mantıklı anne modeli " oğlum, tabureler bir kişilik olur. sen duvardaki süslü ahşap kapının önüne otur annecim " dedim.
namaz başladı; keremo " bak anne taburem oldu benim " diye yanıma geldi.
namazı kesmedim tabi ama afalladım da. nasıl yani. kadıncağız belli ki rahatsızlığından dolayı tabureye oturarak namaz kılacaktı, oldukça kilolu ve ortayaşlarını gerilerde bırakmış biriydi. ama tabure burda, keremonun elinde. üstünde o hanımefendi yok. zaten olsaydı keremo tabureyi imkanı yok kaldıramazdı. fizik kanunu tabi.
ilk sünnetleri kıldık ( Allah kabul etsin ), keremoya bakındım. tabureli hanımefendi " sizin oğlan beni yere yapıştırdı " dedi. " ilk sünnete ayakta başlayayım dedim, duadan sonra dayanamayınca oturmak için geriye doğru hamle yaptım, tabureyi alıp gitmiş sizinki, yere düştüm. her iki dizimde ameliyatlı, kalkamadım. herkes namaza başladığı için kimse yardım da edemedi. kalakaldım böyle dedi. " hanımefendinin gözlerinden ağrıdan dolayı yaşlar süzülüyordu ama bir yandan da gülüyordu.

gülsem mi ağlasam mı bilemeden, molayı fırsat bilip hemen kadıncağızın yanına seğirttim. özür diledim. keremocum da mahçup mahçup kafası önde dinliyordu bizi. annesinin kuzusu. gerçi bu kısmından sonra beni ayıplayabilirsiniz ama kadıncağız ağrısı artınca eve gitmeye karar verip tabureyi keremoya vermek istedi de bizimkisi gururundan almadı :-) " madem sen tabureyi aldığımda kızıyorsun, ben de artık istemiyorum senin tabureni " dedi benim burnu düşse kaldırmayacak minik böcüüüm.
kendi kendime utana sıkıla gülümsedim. namazdan sonra dua vardı yine. size daha önce de söylemiştim ya; ruh halim çok değişken diye. dua esnasında da çok hislenip ağladım. tutamadım kendimi. bir arkadaşım benim çok sulugöz olduğumu söyler hep. haklı da zaten. gözlerimdeki muslukların açılması için benim hamle yapmam gerekmez bile, bir melodram düşünmem yeter... keremo geldi yanıma, yüzümü tuttu, baktı " annecim, yüzünü gözünü seveyim ağlama " dedi. daha da hislendim, biraz daha ağladım " ühüüüü hü benim oğlum büyümüş beyaf " dedim kendi kendime.

çıktığımızda o kadar yorgundum ki keremoya zorla dondurma ısmarlayabildim. eve vardığımızda birden kurabiye krizim geldi ve gece ikiye kadar kahveli - çikalatali kurabiye ve portakallı cupcake yaptım. başarılı çalışmalar olduklarından kendimle gurur duyup, muzaffer komutan edasında hemen kıvrılıp uyudum. eee bu yorgunluğun üzerine bu alemde kaç kişi iki farklı kurabiye yapar? sulugözlülüğüm ve dualar bana iyi geldi, kurabiyelerse mehmete, memoşa ve iş arkadaşlarıma. asıl başarı bu yeteneği daim kılmakmış, öyle dediler. haftaya bu yeteneğin devam edip etmediğini mutlak surette test etmeleri gerekiyormuş, iso standardı vereceklermiş bana. asarım duvarıma ne yapayım, sonuçta onlar beni layık görmüş, reddetmek ayıp olur, di mi ama?
sevgiler
keremonun annesi

Hiç yorum yok: