27 Temmuz 2007 Cuma

yalannnnn dünya, herşey bomboş


lütfen yazının başlığına bakıp okumamazlık etmeyin. güzel şeylerden bahsedeceğim, evrenden, solar sistemden, galaksilerden filan, dilimin döndüğünce..

şimdi; güzel bir evren var, kapsama alanın dahilinde de gezegenler. pek fazla bilgimiz yok evren hakkında ( sonsuz olduğunda kelli, hani yan yatmış sekiz ile gösterdiğimiz mevhum ), buna mukabil insanoğlu ile ilgili az da olsa fikriyatımız mevcut. mevcut olmasına mevcut fakat okuduğum ve edindiğim bilgilerin hiçbiri bana insanları anlama konusunda yardımcı olamıyor ( hala arkadaşlarım bana çok safsın, bu yaşta bile şaşıracak şeyler buluyorsun diyorlar. yaşım 250 -ikiyüzelli - oldu da bu 23 nisan'da üzerinize afiyet ).

çeşit çeşit ırk olması çok normal geliyor, bu kabul de peki bunca çetrefilli ruh hallerini nasıl edinebiliyoruz çözebilmiş değilim. insan karşısındakini de kendisi gibi biliyor di mi? yok diiil, yanlış. kendin gibi sanınca başkalarını, çukura düşmen garanti. beynimizin neden girintili çıkıntılı ve şöyle yürek gibi, ciğerler gibi ne bileyim ben damarlar gibi dümdüz, parlak, ferah feza olmadığını aynen bugün anladım. o kıvrım kıvrım non-homojen yapı sayesinde ilginç ilginç hallerimizi, fendlerimizi ve efendime söyleyeyim acaipliklerimizi saklayacak yerler buluyoruz. anlayın işte. saklayacak fena fesat düşünceleriniz varsa hemen beyninizin bir girintisine yerleştiriveriyorsunuz. n'oluyor ondan sonra; mesela birine birşey mi yapmak istiyorsunuz, tamam hemen çıkartın ordan (x)3, (y)5'teki planı. taze taze uygulayın. işteeee. kendi moralinizi yükseltirken karşınızdakini oturtuverdiniz. peki mutlu musunuz şimdi? affınıza sığınarak cevap veriyorum : hayırrrrr.
arkadaşlarım, bunca çetrefil kimseye hayır getirmez, huzur vermez. bir tatlı huzur almaya gelmedik mi kalamış'tan biz? hayata geliş gayemiz neydi? bunca alengiri doldurmak niye? niye ya gerçekten? sürekli birbirimizin arkasından oyunlar, iki kişi biraraya gelip üçüncüyü çekiştirmeler? kendimizdeki olumsuzu görmezden gelip başkasına vurun abalıya muamelesi!!!

toplumsa infial işte burdan mütevellit. yazık ya bize. gerçekten üç - beç gün misafir olacağımız dünyaya kazık çakacağımızı sanıp, bu dünyada menfaat için ruhumuzu sattığımız için hicap duymalıyız. nasıl ifade etsem bilemiyorum. bir kaç gün önce öğrendiğim bir konudur beni bu noktalara yollayan. belki iki hafta bilemiyorum tam ( hafızam yaşımdan dolayı ancak bu kadar kifayet ediyor ). o kadar üzüldüm ki, kendi kendime dedim; hepimiz o güzel beyinlerimizi böyle ( çocukça bile diyemeyeceğim çünkü mesela keremo yalan dolan kurmaz aklında, yormaz kafasını öyle şeylere ) menfi düşünceler kurmakla meşgul edeceğimize soğuk füzyonu biz bulaydık ya beyler???

son olarak deniz ( ilerki tarihlerde yazarım, tanımanızı isteyeceğim bir arkadaşımdır, hatta başkalarını da yazacağım, evet tabi ya, tanışın, kaynaşın birbirinizle ) reklam ajansında çalışırken eğitim vermeye gelen ( yaklaşık sekiz sene önceden bahsediyorum, takdir edersiniz ki ismi mafiş ) bir lecturerın söylediği cümleyle satırlarıma son veriyorum. yine de hazır olun, ben toplumsal mesajlar vermeyi kendine görev edinmez bir uslanmaz olduğumdan, burasi benim sitem olduğumdan, istediğimi yazma hakkım olduğundan döktürürüm döktürürüm, lütfen okuyunuz )
if you tell the truth all the time, you don't have to remember anything ( şimdi engin tercüme bilgimle çeviriyorum; chicken translate ) her zaman doğruyu söylerseniz, hiçbir şey hatırlamak zorunda kalmazsınız!!!!!

sevgiler

not: yukardaki resim pandora'nın kutusunu açan bir huriyi anlatıyor. tabi ki bu ben değilim, önceki fotoğraflardan beni tanıyorsunuz ya :-)))


Hiç yorum yok: