18 Temmuz 2007 Çarşamba

küçük kız çocuğu



nesrin dün maille küçük prensesi azra'nın fotoğraflarını göndermiş, tatildeyken çektiklerinden...

o kadar sevimli ki azra fotoğraflarda, gelişigüzel durmayıp poz vermiş hatun. geçtiğimiz pazar birlikte müze gezisi yapmaya giderken de kız çocukların erkek çocuklardan daha çabuk büyüdüklerini öğretti bana.

nesrin'le " işiniz zor" diye dalga geçtim hatta. insan arkadaşlarına samimi davranmalı, değil mi ama?

geçenlerde keremo bir markette " baba güneş gözlüğüne ihtiyacım var " diye zorla kendine gözlük aldırmış. hemen ertesi gün amcası ve yengesiyle polonezköy'e pazar gezmesine gideceği için babası gözlüğünü de verdi kendisine. keremo gözlüğü takınca da babamız " oooof oğlum çok yakışıklı oldu, bütün kızlar peşinde koşacaklar " dedi. keremo, iki yandan gözündeki gözlüğü tutarak " gözlüğümü almaya çalışacaklar değil mi ? " diye sordu. o kadar güldüm ki; düz mantık sonuçta.

azra kuşu süslenip püslenip, prenses edasıyla civardaki bakkal / pastane gibi dükkanların önünden geçip muhteşemliğini gösterme niyetlisi. keremo ile birbirleriyle rekabet ederken konuştuklarına kulak kabarttığımızda da keremo tam çocuk gibi konuşuyor, azra daimi baskın :-) hanımefendi, beline kadar uzun olan saçlarını 5 - 10 cm kestiler diye " saçlarım ne zaman uzar ? " veryansınları ediyor :-) bütün kızlar gibi babasına hayran, eve ailenin reisi değil gerçek bir prens gelmiş muamelesi yapıyor. necip'in mutluluğu görülesi ve kıskanılası.
sanki dün gibi; annesiyle kumburgaz tatilinde tek sandalye üzerinde uykumuza rağmen alelacele kahvaltı edip denize gidişimiz, okulda öğrenimimizden kalan zamanda (!) eğlenmemiz, istanbul'un en yağışlı sonbahar günlerinden birinde nikahına yetişemeyişim ( bu nedenle nesrin hala evlenmiş gibi gelmez bana :-))
azra daha anne karnındayken nesrin'in keskin uyku saatleri vardı ( toplandığımız zaman mutlaka azıcık kestirir, 10 dk sonra uyanır ve hiçbir şey olmamış gibi etkinlik her neyse katılırdı ) . azra doğduğu gün o kadar şekerdi ki, tam yemelik. kucağıma aldığımda titrek titrek ağlayan bir minik bir kuş. ağlarken dudakları da gözleriyle beraber eyleme katılıyorlar. bağrıma bastım, bildiğim duaları okudum, o zaman keremo 5 aydır karnımdaydı. herhalde ilk kucaklaşmalarıyıd bu :-)) anne babalarımız bizim hiç büyümediğimizi düşünürler ya; işte aynı şeyi ben de bizimkiler için düşünüyorum. kusura bakma azracığım; ne kadar büyürsen büyü, hali hazırda sana olan ilgi artarak devam etse de, kendin çocuk sahibi olmadan ne demek istediğimi anlamayacaksın. bizim için hep küçük prenses olarak kalacaksın kuzucuğum.

küçük kuş fotoğraflarda da gerçekten küçük kuş değil mi? dilerim hayatın boyunca özgür, mutlu ve cıvıl cıvıl olursun. bulutlar sadece yağmur getirmek için yanına uğrarlar, karamsarlık değil.
( bu konudan da anlıyoruzki; benim ruh halim çok abidik ve de gubidik, asla sabitleyemiyorum, bugün optimistim. yarın belki slalom olurum :-)) nostaljik bir kapanış yapayım; iyi akşamlar kovalasın tavşanlar

Hiç yorum yok: